Kalkın ey yurdumun yiğitleri, doğrulun ey balalarım… Başınızda zafer takları parıldasın, ağızları haram kokan asilerin suratlarında Hakk tokadınız patlasın. Damarlarınızda çağıl çağıl akan kanın coşkusunu hissedin! Bir kez şöyle, bütün hücrelerinizi titretircesine „ALLAH“ diye haykırın.
Sonra, eliniz kalem tutsun… mavzer kavrasın, zafer naralarınız coşkun ırmakların uğultuları gibi dağları sarsın… „Kopmaz” denilen kayaları yerlerinden sökün, aşağılara sürüklerken de birbirlerine öyle çarptırın ki param parça olsunlar! Gelip geçeceğiniz yollara çakıllar gibi dökülsünler! Allah rızasını kazanmak amacıyla attığımız adımlar altında zavallılık içinde inleyip dursunlar.
Sizler ey, emperyalizmin yerli işbirlikçiler, Türklük düşmanları,
Karanlıkların hasta ruhlu uşakları… ınsanlıktan uzak zalim kafalar!
İyi düşünün bir filiz açtı. O filizin suyu şehit kanından, o filizin havasında analarımızın, bacılanmızın, yetimlerimizin hıçkırıkları saklı, o filizin toprağında Yusufiyelilerin verimli emekleri var… o filiz hızla büyüyor… Daha şimdiden, ne olacağının farkında, o yalnız kıbleye doğru eğiliyor, o yalnız Allah düşmanlarının karşısında gazaplı, o zafer türkülerinin biricik ümidi olduğunu biliyor.
Korkun..! Korkun..!
Ey Allah’ım şahit ol…
Biz ki, alaca karanlığın içinde bir ışık gördük, koştuk… koştuk… Tek amacımız vardı, o da senin yolunda, senin rızan bayrağı olan o güzel ışığı yakalamaktı. Ayağımıza çelme taktılar, çivili sopalarla başımıza vurdular, farelere yedirmeye kalktılar. Ürkek tuzaklarda ilahi rahmetine mazhar olmak ümidiyle canlarımızı bıraktık…
Üç- beş yaldızlı lafa kanmadık, küfür kokan, şirk kokan maddiyata aldanmadık, kirli kalelerin burçlarına bayrak olmayı reddettik, koştuk… Koştuk… Ey ılahi, sayende ayaktayız, yılmadık, zıkılmadık, ümidimizi de kaybetmedik. Yarınlara daha canlı, daha güçlü, daha azimli bakıyoruyoruz. Şükürler olsun Sana.
Yunus Meral