Biz Türklük gurur ve şuuru İslam ahlak ve fazileti ile hareket eder, Türklük ile İslam’ı atın iki kulağı gibi kabul ederdik. Keza Kadir Mısıroğlu gibilerin çevresinde olan arkadaşlarımızdan bazıları, siyasal İslamcılık akımına kapılmışlardı. Bunlar içimizde fitne çıkarmak isterlerdi, komünistlerle olduğu gibi onlarla da kapışırdık.
İslamcılar, önceleri sayımız az diye bizi kazanmaya ve kendi gruplarına katmaya çok uğraştılar. Bizi elde etmek için her türlü yolu denediler ve hatta bazı arkadaşlarımıza çok şeyler teklif ettiler. Yılmadık, bıkmadık usanmadan çalıştık. Sonraları sayımız hızla çoğalmaya başlayınca bu defa da bizi kullanmak istediler.
Türk sağının içinde yeni bir siyasi akım olarak Milliyetçi/Ülkücü hareket oluşurken aramıza siyasal İslamcılar, cemaatçiler, tarikatçılar, mukaddesatçılar, muhafazakârlar ve ırkçılar da katılmışlardı. Milleti esas alan Ülkücü mücadele geliştikçe bunlardan bize aykırı unsurlarla yollarımız ayrıldı. Ayrılmayanlar ise dönüşerek bize benzediler.
İslamcılarla müşterek yönlerimiz vardı ama onların milleti red ve inkar eden yaklaşımlarına karşıydık. Dini ve milli değerlerimizin hepsine sahip çıkıyorduk. Keza milleti sınıflara bölmek isteyen komünizme de karşıydık ama haksızlıklara ve zulme karşı çıktıkları noktalarda komünistlerle aynı tavrı almıştık. Nitekim İstanbul Hukuk Fakültesi’ndeki ‘Boykot Komitesi’nde biz iki ülkücü, Deniz Gezmiş de iki komünist arkadaşı ile birlikte yer almıştık. “Yer, gök adalet üzeredir.” diyen peygambere iman etmiş ülkücüler olarak hiçbir gerekçe bizi hak ve adaletten ayıramazdı.
6. FİLO OLAYI
O yıllarda Kıbrıs meseleleri karşısındaki tutumu sebebiyle sevmediğimiz Amerika’nın Akdeniz’de görev yapan deniz gücü 6. Filo, 15 Temmuz 1968’de İstanbul’a geldiğinde valilik tarafından Amerikan askerleri için genelevlerin badanalanıp, boyatılmasını Türk milleti için bir onursuzluk sayarak ülkücüler olarak biz de karşı tavır almıştık.
Biz bu milletin sinesinden çıkmış öz evlatlarıydık. Ülkücüler olarak Türk milliyetçiliğini savunuyorduk. Türk milletinin bütün değerlerine sahip çıkmak gibi bir iddiamız vardı. Bu sebeple komünizme, faşizme, siyasal İslamcılığa, kapitalizme yani her türlü emperyalizme karşıydık. Fakat protesto eylemlerimizde Amerikan askerlerine taş attığımız için, İslamcılar tarafından komünistlerle işbirliği yapmakla suçlandık, hedefe konulduk. Çünkü bu gösteriler sırasında İslamcılarla komünistler birbirlerine girmişlerdi. Hâlbuki ülkücüler olarak komünizmle mücadele ettiğimiz gibi Amerikan emperyalizmine de karşıydık. Bu sebeple 6. Filoyu da aynı şekilde red ve protesto ediyorduk.
İslamcılarla bu olaydan sonra komünistlere karşı mücadelemizde bir daha hiç bir araya gelemedik. Bu yönüyle 17 Temmuz 1968 – 6. Filo Olayları Ülkücü Hareketin, İslamcılarla yollarının esaslı olarak ayrıldığı tarihtir diyebiliriz.
Biz komünizm belasıyla uğraşıyorduk. Bu dindar insanlar yanımızda olmasalar bile karşımızda değildiler. Bu sebeple bütün siyasal İslamcı gruplara, tarikatlara ve cemaatlere olan mesafemizi koruyorduk. Onları da karşımıza alacak ve mücadele cephemizi aleyhimize genişletecek bir şeyler yapmak istemiyorduk.
(Kaynak: Recep Küçükizsiz – Ülkücü Hareketin Malul Gazileri – 1.Cilt)