Mensubu olmakla gurur duyduğumuz, yüce Türk milleti, canı ve kanı pahasına vatan yaptığı topraklar, 19. yüzyılda kendisini uygar diye niteleyen, Akif’in deyimi ile tek dişi kalmış canavarlar sürüsü tarafından, acımasız bir saldırı ile karşı karşıya kalmıştı.
Çanakkale harbinde bütün dünyaya “Çanakkale geçilmez”, sözünü onaylattıran bu milletin vatanı, kısa bir aradan sonra gene aynı düşmanlar tarafından işgal edilmiş, başta İstanbul olmak üzere yurdun dört bir yanı düşman çizmesi altında kalmıştı. Afrika kıtası ve Arabistan topraklarından ve doğu Avrupa´da yüzlerce yıldır vatan dediğimiz topraklardan çekilmek zorunda kalmıştık.
Millet yoksul ve çaresizdi milyonlarca şehit verilmiş, toprak işlenemediği için açlık, hastalık ve sefalet almış yürümüştü. İki cihan serveri Hz. Muhammet (sav) efendimizin övgülerine mahzar olan, yüce Türk milleti, bir yandan şehitlerine yas tutarken, diğer yandan kaybedilen vatan toprakları için ağıtlar yakıyor, bir yandan da düşmanları ile nasıl baş etmesi gerektiğini hesaplıyordu.
Kimilerine göre her şey bitmişti, Türk milletinin, Allah’a imanının ve damarlarında akmakta olan asil kanın, nelere muktedir olduğunun bilincinde olmayanlar, milletin yoksulluğunu hastalığını ve açlığını bahane ederek, İngiliz yâda amerikan mandasından başka çare olmadığını söylüyorlar, bir başka millete baş eğerek yaşamayı zül saymıyor, esareti kurtuluş zannediyorlardı. Tıpkı bu gün olduğu gibi, bir takım şerefsiz satılmışlar, işgal gücü askerlerine düzenledikleri yemek ziyafetlerin de geleceğe ait çıkar hesapları yapmaktaydılar.
Türk milletinin göz bebeği ordusu cepheden cepheye koşmaktan yorgun düşmüş, bir müddet sonrada işgal güçlerinin baskısı ile, ordumuz evlerine gönderilmiş, yani Türk ordusu dağıtılmıştı. Bütün bu şartların Türk milletinin esir yaşaması için sebep olamayacağını düşünen ve Türk milletinin gücünü iyi bilen, Gazi Mustafa Kemal paşa ve arkadaşları, yıllar süren savaşların sonunda, binlerce şehit kanları ile sulanan bu kutsal topraklarda, Türk milletinin yeniden bağımsız, hür ve müreffeh yaşadığı, Türkiye’mizi bizlere emanet bıraktılar.
Ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde her türlü acıyı bölüştüğümüz, zorluklara beraber göğüs gerip, beraber ağlayıp beraber güldüğümüz, şehitler emaneti, ata yadigarı yurdumuzda bu günlerde neler oluyor?
Türk milletinin birliğine, dirliğine, kasteden terör örgütünü desteklediğini her fırsatta dile getiren bölücüler açık hava toplantıları düzenleyip, ihanet adına bölücülük adına, ne varsa hiçbir davranışı eksik bırakmıyorlar. Peki bu bölücü hainler, hangi yetki ile kimden yada nereden aldıkları cesaretle yabancı misyon şeflerine yemekli ziyafetler tertipleyebiliyorlar.
Peki kimdir bunlar? Bunlar, otuz bin vatan evladını katledenlerin elebaşısına özgürlük istiyoruz diyerek meydanları dolduran terör destekçisi satılmışlardır.
Bağımsız ve hür yaşamak uğruna, hiçbir bedel ödemekten kaçınmayan atalarımıza layık olmak için olsun, bölünmez vatan, tek bayrak ve tek millet, sevdasına uğruna olsun, bugün Türk milliyetçilerinin ödemekten kaçacakları hiçbir bedel yoktur olamaz da. Gerek bugüne kadar bedel ödeyen vatan evlatları olsun, gerekse bundan sonra her türlü bedeli ödemeye hazır olanlar olsun, bunu hiçbir zaman hiç bir yerde dile getirmezler, sadece gereğini yaparlar yapmışlardır da… Bunun böyle olduğunu satılmış bölücü takımı ve onlara destek verenler bunu iyi bilsinler.
Haşim Özayrancı
(Yayın.267 – 2005-06-22, 12:18:19)