TÜRK KİMDİR..?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türklerin devletidir. Cumhuriyeti kuran Türk Milliyetçiliği, bu coğrafya’da yaşayanlara ortak tarih, ortak geçmiş, kültürde birlik çağrısı yapmıştır ve yapmaktadır, ayrı dil değil ortak Türkçe geçmişinden, lehçeden bahsetmiştir. İsmail Gaspralı tüm Türkleri İstanbul Türkçesine “dilde, fikirde işde birlik” diyerek davet etmiş; Devletin kurucusu da, Karamanoğlu Mehmet Bey’den yüzyıllar sonra herkesi Türkçe konuşmaya davet etmiştir.

Balkanlardan, Kafkaslardan gelerek Türk’ün adaletine sığınanların, Türklüğe katılmaya geldikleri kabul edilmiştir ve bu sebeple Türk’le kaynaşmıştır, Türk’dür. Milliyetçilik, herkesi millet olarak birleşmeye çağırıyor. O halde nasıl olur da  ”Hepimiz Türkçe konuşalım, farklılıkları unutalım” demek dışlayıcı “ilkel kabilecilik”, Türkçe dışında eğitim, yayın, herkese kendi dilinde memur, hakim, güvenlik görevlisi göndermek “birleştirici imparatorluk geleneği”(!) olur..? Keza, ”Hepimiz Türküz” demek bölücülük, onlarca etnik grup ortaya çıkarıp Türkler de bu gruplardan birisi demek nasıl bir demokrasi, hoşgörü, birleştiricilik(!)tir.

“Türk Milliyetçiliğin”in, öteki üzerine kurulu, dışlayıcı, kaçınılması gereken lanetli bir fikir olarak sunulmasının, Türk’e kendi memleketinde hakaretten başka bir anlamı yoktur. “maluldür ve muvaffak olmamıştır” denilen “Türk kimliği” iddiası, yüzlerce yıllık farkı kapatma amacı taşıyan, zamana karşı yarıştır. Başarısız denilen proje, Mustafa Kemal’in sağlığında, her türlü zorluğa göğüs gerilerek hayata geçirilmeye çalışılan hepsi 15 yıldan ibaret bir çabadır. Bu çaba Türk’e Türküm dedirtme çabasıdır. Ne Atatürk sonrası bürokratik batıcı uygulamanın, ne cemaatler demokrasisinin böyle bir derdi olmamıştır. Gayri Türkler ayrıldıktan sonra hala bu coğrafya da azınlıklar yaratılmaya, bunların haklarından bahsedilmeye devam ediliyor. Kendini Türk görmeyenler yetmediğinde bu kez de din, mezhep devreye giriyor, binlerce yıldır Türk olan Alevilere azınlık olduğu hatırlatılıyor; Türk’ün devletinde Türk azınlık! Ne güzel demokrasi, ne güzel AB!

Türk hala “Etrak-i bi idrak” sanılıyor, ya da öyle olması temenni ediliyor.  Her yerde Türklük dışında etnik köken bulma kampanyaları düzenleniyor. Bunlar yapılırken, milli devletin temeli ve sahibi olan Türkler, etrafınıza bakın hiç Türk yok denilerek, Türk Milliyetçiliğinin kurucularına Yahudi nitelemesi yapılarak yıldırılmaya, inançlarından koparılmaya çalışılıyor. Bir şekilde Türklüğe, Devlete sahip çıkıldığında ise sağduyuya davet ediliyor, faşizmin ayak sesleri ile insanlar korkutuluyor.

Şurası iyi bilinmelidir; bizlerin gidecek başka bir vatanımız, açacak başka bir bayrağımız, sığınacağımız başka bir devletimiz yok. Türk Milliyetçiliğinin hepimiz Türk’üz çağrısına,  tarihi geçmişimizin başarılarına başarısızlıklarına ortak olma çağrısına, ortak dilimizin Türkçe olduğu çağrısına uyan, samimi olarak Türküm diyen herkes “Türk”dür. Bu memleketin sahibidir, egemenliğin kaynağıdır. Türkler binlerce yıllık tarihlerinde, sadece kendisinden olmadığı için tek bir insana zarar vermemiş, batıdaki ırkçılığın değil uygulayıcısı sempatizanı bile olmamıştır. Herşey yerli yerine oturmalı, kavram anarşisi içinde Türk’ün devletine ortakçı arayışına son verilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Bayrağı, dili, vatanı tehlikeye düştüğünde, Türkiyeli ulemanın sıraladığı değerler manzumesinin bir paçavra kadar bile hükmü yoktur.

Türklük dışında bir kimliğe sahip olduğunu ifade eden  herkes, Devletin kurallarına uyacak, binlerce yıllık Türk Devlet geleneğinde olduğu gibi, bireysel her türlü hakka sahip olacak, can, mal, ırz ve namusu Türk Devleti’nin koruması altında olacaktır. Bunun dışında, farklı bir etnik, dini, kültürel aidiyetle siyasal egemenlik konusundaki hak iddiaları ise gayri meşrudur, suçtur, Devlete karşı düşmanca, bölücü, yıkıcı bir davranış olarak kabul edilecektir.

Doç.Dr.Murat Sezginer

(Yayın.268, 2005-06-22 13:50:14)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir