Berkay Şipal’in Ardından
Berkay kardeşimle zor bir günde tanışmıştık. Sabahleyin komünistlerle kavga ederek açtığımız Ankara Adliyesi önündeki (pankartlar ve ülkücü şehitlerimizin fotoğraflarından oluşan) sergimiz, Ankara Polisinin ülkücülere düşmanlığını sergilemesine de fırsat vermişti.
Resmen polisler tarafından gözaltına alınacağımız tehdidi ile Adliyenin önünden kovuluyorduk. Bunları, Adliye önündeki polis tertibatını yöneten Ankara Emniyet Müdür muavini ile bize, “Ben de ülkücüyüm. Mhp Genel Merkezinde …. abi ile irtibattayım” diyen bir başkomiser yapıyordu.
Polisler, bütün köşeleri terk edip bizim grubu çembere aldı. Çemberi de devamlı daraltıyorlardı. Her duruşma yanımıza gelen Taşmedreseliler, o gün sabah geldiklerinde hem azdılar ve hem de orada pek durmayıp gittiler.
Ali Uzunırmak abiyi aradım, İstanbul’daymış. Durumu izah ettim “Aldırış etmeyin, bir şey yapamazlar” dedi. Selçuk Özdağ‘ı aradım. “Mecliste toplantıdayım, çıkar çıkmaz geliyorum” dedi.Bir kaç gün önce duruşma hakkında Alişan Satılmış başkanla bir telefon görüşmemiz olmuştu. O dar zamanda bu görüşme aklıma geldi ve onu tekrar aradım. “Biz de toplandık geliyoruz” derken kısaca yaşadıklarımızı aktardım. Hızır gibi yetiştiler. İşte Alişan başkan bir grup üniversiteli gençle beraber rahmetli Berkay’ı da beraberinde getirmişti.
Ülküdaşlarımız gelir gelmez, Mehmet Kavalci, Murat Oner, Hüseyin Şiran, Fuat Alkan, Bülent Kömürcü, Aydın Battal, Orhan Kartal ve diğer arkadaşlarımız hep birlikte marşlar söyleyip sloganlar atmaya başladık. Almanya’dan gelirken getirdiğim bir el megafonu vardı. Onu da Ahmet Ulu ‘nun eline tutuşturduk. O şimdilerde bilenlerin azaldığı ülkücü marşların tamamını coşkuyla okuduk.
Polislerin tembihli oldukları belliydi. Adım adım çemberi daralttıkları gibi bize sataşıyorlardı. O kadar ki, polisin biri “sigaramızın dumanından rahatsız olduğunu” söyledi. Rahmetli Berkay “rahatsız oluyorsan ya uzak dur veya git buradan” dedi. Tartışma başladı. Polislerle birbirimize dalacak duruma geldik. Hepimiz sigara yaktık. Bu çıkışımız üstüne bir adım geri çekildiler.
Daha sonra Selçuk Özdağ abi geldi ve ona Hüseyin Şiran ile birlikte durumu anlattık. Hemen polisin birine kimliğini verip sorumlu amiri çağırttı. Az sonra gelen Ankara Emniyet Müdür muavinine gerekeni söyleyerek polislerin tasallutunu bertaraf etti.
Bilvesile o gün orada bulunan arkadaşlarımı saygıyla selamlarken Berkay kardeşime de Allahtan rahmet ve mağfiret diliyorum. Ülkücü camianın başı sağolsun.
Recep Küçükizsiz