Yazar: Recep Küçükizsiz

Recep Küçükizsiz, Adanalı olup ilk ve ortokulu memleketinde okudu. Adana Erkek Lisesi'nde başlayan lise tahsilini Kadirli ve Antakya'da okuyarak tamamlayabildi. Ülkücü olduğu için 3 kez hapse girdi. 12 Eylül darbesinden sonra tutuklanıp MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılandı. Alparslan Türkeş ile birlikte idamı istenen 220 ülkücüden birisiydi. Mamak Mahkemeleri'nde "iki idam, bir müebbet hapis" cezasına çarptırıldı. Adana, Mamak, Gaziantep, Bursa, Bayrampaşa gibi cezaevlerinde 11 yılı aşkın hapis yattı. Cezaevinde İktisat fakültesini bitirdi. 1991 senesinde, "Şartlı Salıverme Kanunu" gereği serbest bırakıldıysa da Yargıtay'ın "her idam cezası için 10 yıl yatılacak" şeklindeki kararı üzerine Almanya'ya iltica etti. Uzun yıllar Avrupa Türk Federasyonu'nda yönetici olarak görev yaptı. Evli ve dört çocuk babasıdır. 2000 senesinde çıkarılan ve kamuoyunda "Rahşan affı" olarak bilinen kanundan "Cezaevlerinde yatan üç-beş çapulcu için hükümeti bozamam" diyerek Ülkücülerin faydalanmasını engelleyen Devlet Bahçeli'ye tepki olarak Yusufiyeliler Hareketini başlatıp, haksız bir şekilde cezaevlerinde yatmakta olan arkadaşlarının sesi oldu.
ALMANYA HATIRALARI -26
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -26

KÖLN VE STUTTGART TOPLANTILARI Şimdi Köln’de toplantı yapılacaktı. Ali Kayaoğlu gelenler için derneğin bitişiğindeki eski tiyatro/sinema salonunu hazırlamıştı. O gün özel bir araç Başbuğu otelden alıp bir kuş gibi uçurdu. Biz Kenan Amca ile birlikte onlardan bir saat kadar önce yola çıkmıştık ama daha Limburg civarındayken yanımızdan füze gibi geçip gitmişlerdi. Başbuğ arabanın hızlı kullanılmasını seviyordu. Ben “Kenan Amca biraz gaza bas” dediğimde ise bana “Toplantı saati belli, mecbur bekleyecekler efendim” diyordu. Nihayet biz de Köln’e vardık. Köln yönetimi seferber olmuş bütün kuzey Almanya’yı oraya toplamıştı. Belçika Hollanda Fransa hep oradaydı. Bu arada “Kim gelmemiş, hangi teşkilat yok?” diye araştırma yapan meraklılar da aramızda dolaşıyorlardı. Koskoca Clevischer Ring ...
ALMANYA HATIRALARI -25
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -25

BAŞBUĞ FEDERASYON’DA O gün Rıza Müftüoğlu Ankara’dan bizi arayarak Başbuğun bir hafta sürecek Almanya ziyaretini haber verdi. Sami beyle birlikte geleceklerini ve özel programında sadece Frankfurt Başkonsolosunun onuruna vereceği yemek olduğunu söyledi. Bu durumda geri kalan günleri biz planlayacaktık. Hemen genel idare kurulunu toplama kararı aldık. Böylece Başbuğ ilk toplantısını Frankfurt’ta federasyon genel merkezinde yapmış olacaktı. Daha sonra bütün güney ve kuzey bölge teşkilatlarının katılacağı Köln ve Stuttgart toplantılarını belirledik. Fransa Hollanda Belçika’ya Köln’e, Avusturya ve İsviçre’ye de Stuttgart’a gelmelerini bildirdik. Türkmen başkan, Kenan Amca ile Başbuğu karşılamaya havaalanına gittiler. Başkonsolos da oradaymış, diplomatik protokol uygulatıp Başbuğu Vİ...
ALMANYA HATIRALARI -24
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -24

YÜRÜYECEK DAVAMIZ İzinler bitmiş her yerde kongre faaliyetleri başlamıştı. Diğer arkadaşlar devamlı bu kongrelere gittikleri için hafta sonları federasyonda yalnız kalıyordum. O hafta sonu kimse bir yere gitmedi. Toplantıya Zübeyir Şahinli de katılmıştı. Zübeyir, Frankfurt’a 130 km. uzaktaki Germersheim teşkilatından, yeminli tercümanlık işleri yapan bir arkadaşımızdı. Kurultayda federasyonun genel muhasipliğine seçilmiş fakat çok uzakta oturduğu için arada sırada gelip gidiyordu. Çünkü bir maaşı olmadığı gibi benzin parasını da veremiyorduk. Onun işlerini Metin üstlenmişti. Kenan Amca da o gün toplantıya dahil oldu. Konuşmalar daha çok eksiklerin tespiti ile ilgiliydi. Genel durum ve muhtemel gelişmeler hakkında Suat “Gönüllerini kazanmalıyız, bu temiz insanlar bizden sadece il...
ALMANYA HATIRALARI -23
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -23

KIRIMOĞLU Öyle bir telaş içindeydik ki, anlatamam. Ankara’dan Elazığ milletvekilimiz Tuncay Şekercioğlu federasyonu aramış ve bize Kırım Tatar Milli Meclisi temsilcilerinin Frankfurt’a geleceğini haber vermişti. Ziyaret sebebini bilmiyoruz ama o kadar sevinçliydik ki… Almanya’ya firar etmeden önce Ankara’daki misafirliğim sırasında Kırım Türklerinin efsanevi lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu ilk defa Türkiye’ye gelmişti. TOBB salonunda bir konferans vereceğini öğrenmiştim. Ülkücüler olarak onun ölüm orucunda şehit düştüğünü bildiğimiz ve o zamanlar yasını tuttuğumuz için, o gün oraya adeta yeniden doğduğuna şahit olmak üzere özellikle gitmiştim. İşte o Kırımoğlu şimdi federasyona geliyordu. Ukrayna’dan otobüsle gelen beş kişilik heyeti karşıladık ama içlerinde Kırımoğlu yoktu. ...
ALMANYA HATIRALARI -22
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -22

BURNUMUZUN DİBİNDE OLANLAR O günlerde Hürriyet Gazetesi’nde bir haber çıkmış. Ben görmemiştim. Haberde Frankfurt’ta bir lisede cereyan eden yabancı düşmanlığı ile ilgili bir olaydan bahsediliyormuş. Hatta Türk öğrenciler de protesto için okulda boykot başlatmışlar. Bu haber Suat’ın dikkatini çekmiş. Akşam bir arada oturmuş sohbet ederken, “Burnumuzun dibinde neler oluyor da bizim haberimiz yok” diyerek gazetedeki haberi bize okudu. Nadir’in, okullarda ve işyerlerindeki bu tür yanlış uygulamalara dair epey bilgisi varmış. Önceden cereyan eden benzeri olaylar hakkında duyduklarını bize anlattı. Hemen orada bir karar alındı ve gazetede ismi geçen Türk çocuğunu bulalım, denildi. Gazetede çıkan ismi rehberde arayarak olayın mağduru/kahramanı Serdal’ın telefonunu bulduk. Nadir ertesi ...
ALMANYA HATIRALARI -21
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -21

FEDERASYON YUVAMIZ O hafta Suat gelince birlikte Ozan Arif’in federasyonun yakınında bulunan bürosuna gittik. Arif Abiyi daha önce bir kere o da 1977’de Adana’da ülkü ocaklarının Erciyes Sineması’nda düzenlediği şölende görmüştüm. Aradan on beş sene geçmiş olmasına rağmen onu hemen tanıdım. Bizi çok iyi karşıladı. Suat beni tanıştırırken “Recep, ülkücü şehitler hakkındaki “Bu Davaya Can Verenler isimli kitabın yazarıdır” dedi. Arif Abi kitabı daha çıktığı zaman getirtip okuduğunu söyledi. “Çok güzel ve hayırlı bir iş yapmışsın ama içinde o kadar çok eksik var ki…” diye de sitem etti. Ona “İnşallah diğerlerini de yazacağım” dedim. Orada ağırlıklı olarak Türkiye’deki ayrılıklar konusu üzerine konuştuk. Sonra Suat gecelere çıkma konusunu açtı. Arif Abi prensip olarak tamam demekle ...
ALMANYA HATIRALARI -20
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -20

OZAN NİHAT SÖNMEZ Hafta sonu federasyona geleceğini haber veren Ozan Nihat öğleye doğru elinde valizi, sırtında sazı olduğu halde çıktı geldi. Düzgün giyimli, mütevazi biriydi. Sarıldık, kucaklaştık. Sohbet sırasında bazen Denizli ağzıyla konuştuğunu farkettim. Hemşehrisi Davut’u sordu. Bir iş bulmuş çalışıyor dedik. Federasyonun muhasipliğini yapan Davut, kurultaydan sonra Darmstadt’taki bir ekmek fırınında iş bularak çalışmaya başlamıştı. Bir akşam Yaşar ile ziyaretine gittiğimizde onu arabanın içinde uyurken bulmuştuk. Geceleri servise çıktığı için gündüz arabada yatıyor, haftasonları ancak evine gidebiliyormuş. Gördüklerim federasyonda senelerce görev yapan birinin daha sonraki durumu göstermesi bakımından ibretlikti. Ozan Nihat’ın sohbeti çok güzeldi. Metin ona bazen şaka y...
ALMANYA HATIRALARI -19
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -19

ZÜBEYİR KOÇ HOCA Ertesi gün Zübeyir Hoca federasyonda misafirimiz oldu. Kâbe’nin kokusu hala üstündedir diye hepimiz sarıldık, o güleç yüzünü öptük. Bu altmış yaşlarındaki aksakallı dinç adam, federasyonun ilk hac kafilesinin başında gitmiş ve başarılı bir hizmet görmüştü. Bunu hocadan önce Almanya’ya dönen hacılarımızdan bizzat dinlemiştim. Mehmet ve Ali Hocaların da gerek burada hacı toplamak ve gerekse Mekke’de hacıları sevk ve idare etmek hususunda emekleri çoktu. Türkmen başkan Zübeyir Hoca ile kısa bir görüşme yaptıktan sonra federasyondan ayrılırken bana “Mainz’de Zübeyir Hocayı üzmüşler, konuyu halletmeye çalış, onu kaybetmeyelim” dedi. Tatlı dilli, güzel sözlü Zübeyir hocanın namını yıllar önce Diyanet’te görev yaparken “tabancalı müftü” olarak adı çıktığında duymuştum....
ALMANYA HATIRALARI -18
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -18

GENEL DURUMA BİR BAKIŞ Sıkıntılı günlerimiz bitmek bilmiyordu. Türkiye’deki siyasi çalkantılar her geçen gün artan ve büyüyen dalgalar halinde buralara kadar geliyordu. O günlerdeki bazı gelişmeleri aktararak şahit olduğum genel tablonun bir kısmını gözler önüne sermeye çalışayım. 400 km uzağımızda Avusturya hududundaki Deggendorf’tan Mürsel Abi aradı. Bölge başkanıymış. Federasyonun olaylar karşısındaki tavrını sordu. Ona kısaca federasyonun Avrupa Türklüğü için öneminden bahsederek geçmişte yaşanan ayrılık hareketinin acıları henüz dinmeden, zararları bile telafi edilmeden yeni bir ayrışma ile zaten iyice etkisizleşen Ülkücü hareketin burada dağılma sürecine gireceğini düşündüğümü ve bu vebale girmek istemediğimizi söyledim. Bana hak vermekle beraber ikna olmadığını belirtti. ...
ALMANYA HATIRALARI -17
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -17

İLK TOPLANTI Türkmen Başkanın odasında toplandık. Metin dışarıda kalıp telefonlara bakacaktı. ‘Gelen olursa içeri alma’ diye de tembihlendi. Kısa bir hal hatır ettikten sonra Suat olayları özetledi. “Bunların bir kısmı yaşanırken ben Ankara’daydım” dedi. İşlerin bu noktaya varmasından duyduğu üzüntüyü zaman zaman sinirlenerek anlattı. İçinde fırtınalar koptuğu her halinden belliydi. Nadir, konuya federasyon açısından yaklaşarak buradaki tavrımızın birçok hususu belirleyeceğini, mutlaka tavır ve ağız birliğimizin olması gerektiğini söyledi. O olaya daha soğukkanlı bakıyordu. Türkmen başkan ile kurultaydan sonra ilk defa bir araya gelmiştim. Benim federasyona geldiğim zamanlar o hep dışarıdaydı. Bana önce “Sen bu olayları nasıl değerlendiriyorsun?” diye sordu. Kısaca olayın evv...
ALMANYA HATIRALARI -16
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -16

TELEFONLAR SUSMUYORDU Teşkilatta kalmaya başlayınca Cevat başkan “Almanya’da kalacaksan, Almanca bileceksin” diyerek beni Küçük Ahmet’in adıyla bir dil kursuna yazdırmıştı. Şehrin en tanınmış ve kalabalık yerlerinden biri olan König Caddesindeki okula her gün gidip geliyordum. Aralarında Brezilyalı, Kolombiyalı, Rus ve Macar öğrencilerin de bulunduğu on kişilik sınıfımızda değişik öğretmenler tam gün eğitim veriyorlardı. Ders aralarında arkadaşlarla İngilizce konuşarak anlaşıyorduk. Bir gün yeni gelen bir öğretmen sınıfla tanışırken bana da “Nerdensin?” diye sordu. Ona “aus der Türkei” diye cevap verdiğimde “Kürt müsün?” dedi. Hayır Türk'üm dedimse de tekrar tekrar aynı şeyi sorması üzerine kızıp “Ich bin Türke, İch bin Türke” diye üst üste birkaç defa ve çok yüksek sesle karşılık verd...
ALMANYA HATIRALARI -15
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -15

TÜRKİYEDE NELER OLUYOR? Gurbet elde zaman su gibi akıp geçiyor fakat Türkiye’de gün geçtikçe sular bulanıyordu. O yıllarda ülkücülerin yaygın olarak okuduğu Bizim Ocak ve Bizim Dergah adında iki dergi bir de Yeni Düşünce adında gazete vardı. Bizim Ocak’ı Ülkü Ocakları, Bizim Dergah’ı Bursa Cezaevi’nde yatan ülkücüler çıkarıyorlardı. Yeni Düşünce Gazetesi ise Rıza Müftüoğlu’nun sahipliğinde Metin Tokdemir’in yayın yönetmenliğindeydi. Bizim Dergah, ben Bursa Cezaevi’ne gelmeden bir süre önce 1988’de çıkmaya başlamıştı. Hatta ben Yeni Düşünce’de olduğu gibi bu dergide de yazı yazmıştım. Almanya’ya gelmeden önce 1992 yılının başlarında Ankara’dayken ülkücü gençler arasında bir takım grupçuluklara ve fikri sürtüşmelere şahit olmuştum. Daha sonra bu işler kavgalara, karşılıklı baskınl...
ALMANYA HATIRALARI -14
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -14

FEDERASYON’DA BAYRAMLAŞMA Bayramın 3. günü çoğu Frankfurt’a yakın yerlerde oturan arkadaşlarımız federasyona gelmeye başladılar. Yalnızdım. Dietzenbach teşkilatından kalabalık bir grup gelmişti. Bu ülküdaşlarımıza rica ederek gelenlere ikram edecek bir şeyler aldırdım. Birkaçı ile daha önceden tanıştığım çoğu genç olan bu arkadaşlarımız çok samimi insanlardı. Başlarında ülkücü olarak Türkiye’de yetişmiş Hayrettin başkan vardı. Herkese “kuzum” diye hitap eden Hayrettin abi bir apartmanın bodrum katını ülkü ocağı yapmış orada dinamik gençler yetişmişti. İlhan, Ramazan, Sezai, Fatih, Erol gibi arkadaşlarımız daha sonra federasyonda da görevler aldılar. Bu arada Türkmen başkan telefon ederek yolda olduğunu bildirdi. Zaten Metin de gelmişti. İzine gidecek olan herkes, giderken Türkiy...
ALMANYA HATIRALARI -13
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -13

FEDERASYON’DAYIM Federasyon’dan gelen bir haber üzerine o gün akşamüzeri Cevat ve Ahmet ile Heilbronn Ülkü Ocağı’na gittik. Kurban bayramına birkaç gün vardı. Bize MHP milletvekili Koray Aydın’ın orada olduğu ve Türkmen başkanın da oraya geleceği bildirilmişti. Kısa bir süre önce kongre için geldiğim Heilbronn, Stuttgart’a 50 km. mesafedeydi. Bölgenin ikinci büyük ve güçlü teşkilatı buradaydı. Başkanlığını da Turan Yıldırım yapıyordu. O günlerde Türkiye’de ortalık karışmış ülkücü hareketin içinde bir takım istenmeyen olaylar başlamıştı. Bunları gurbet elde duysak da gerçek boyutunu bilemediğimiz için sağlıklı değerlendiremiyorduk. Heilbronn’a vardığımızda çok ciddi bazı hususları ilk defa orada öğrendim: “Muhsin Abi sevenleri ile birlikte MHP’den ve Türkeş’ten kopma kararı almış...
ALMANYA HATIRALARI -12
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -12

MASUM BİR ÖLÜM Federasyonda kalan Türkmen başkan, Suat, Metin ve bendim. İlhan hocadan kaldığı söylenen biricik portatif yatağı Türkmen başkana vermiştik. Kimimiz camide halıların üstüne kıvrılıp yatıyor, kimimiz bir koltuğu yatak yapıyorduk. Bu garipliğimiz hepimizi üzüyordu. O sıralar bir işi için Frankfurt’a geldiğinde federasyona uğrayan Esslingen’den Necmi, bir yerde benim kurtarıcım oldu. Onunla beraber Stuttgart’a dönmeye karar verdim. Diğer arkadaşlar orada kaldılar. Ayrılırken Suat kulağıma “Cevat’a da söyle bir defter lazım” dedi. Kurultay 23 Mayıs’ta yapılmış ardından Almanya’nın kuzeyinden güneyine doğru inen bir takvimle okulların kapanış tarihlerine göre ayarlanmış işçi izinleri, yani yaz tatili başlamıştı. O sıralar Cevat yeni bir eve taşınmıştı. Ahmet izine gidec...
ALMANYA HATIRALARI -11
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -11

AVRUPA TÜRK FEDERASYON 15. KURULTAYI Sabah erkenden kurultay salonuna geldiğimizde çevre teşkilatlardan gelen onlarca arkadaşımızın gerekli hazırlıkları yapmak üzere orada bulunduklarını gördüm. Suat ile beraber salona girerken birçok görevli önceden kararlaştırılması gereken bazı hususları sormak üzere etrafımızı sardılar. Başbuğ ne tarafta oturacak, protokola kaç sıra sandalye dizilecek, Düsseldorf Ülkü Ocağı’nın kurultay için özel olarak hazırladığı pankartlar ve posterler nerelere asılacak, iç ve dış güvenlik nerelerde duracak gibi daha çok güvenlik ve salonun düzeni ile ilgili konularda Suat gerekeni söyledi. Tribünlerin yetmeyeceği düşünülerek salonun içi de sandalyelerle dolduruldu. Bir ara yanımıza gelen bir grup ülkücü sinirli bir şekilde kadınlara ayrılan bölümü beğenm...
ALMANYA HATIRLARI -10
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRLARI -10

HAYDİ KURULTAYA 1992 Kurultayı ülkücü hareketin üzerindeki kara bulutların dağılmaya başladığı, idamla yargılanan Başbuğumuzun ve ülkücülerin yeniden meclise girdiği bir dönemde yapıldı. Umutsuzlar, karamsarlar için yeni bir ışık, 'bu iş bitti' diyenler için ise mucize gibi bir şey gerçekleşmişti. Avrupa yeniden canlanıyor, ülkücüler diriliyordu. Kurultaydan bir gün önce Cevat ve birkaç arkadaşla Stuttgart’tan federasyona gittik. Suat beni yanında alıkoyarak diğerlerini özel görevle erkenden Düsseldorf’a yolladı. Federasyonda ortalık ana baba günü gibiydi. Konumu sebebiyle Almanya’nın güneyinden gelen herkes mecburen Frankfurt’tan geçiyor, geçerken de federasyona mutlaka uğruyordu. İnsanlar akın akın ve gruplar halinde geliyorlardı. Hayatımda ilk defa bu kadar çok utanan ve s...
ALMANYA HATIRALARI -9
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -9

KURULTAYA HAZIRLIK Her yıl yaz tatili başlamadan, işçiler Türkiye’ye izine gitmeden önce federasyonun kurultayı yapılırmış. O yıl Düsseldorf- Oberbilk, Philipshalle’de yapılacağı kesinleşmiş olan büyük kurultay ile ilgili haberleri Frankfurt’a gittiğim zaman alıyordum. Anladığım kadarıyla yılbaşından önce Türkeş tarafından özel görevle Almanya’ya gönderilen Suat, yeni ve dinamik bir yönetim oluşturmak için dört bir tarafa koşturuyor, beraber çalışacağı arkadaşlar bulmaya ve onları “ikna etmeye” çalışıyordu. Öğrendiğime göre Avrupa’daki teşkilatların yönetimleri, devrin şartlarına göre oluşurmuş. Kimi zaman herkes yönetime girmek için bir biriyle kıran kırana yarışırken, kimi zaman da görev yapacak kimse bulunmazmış. İşte o sıralar federasyon dönüp kimsenin yüzüne bile bakmadığı ...
ALMANYA HATIRALARI -8
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -8

GURBETTE İLK RAMAZAN 1992 senesinin Ramazan’ında Stuttgart’taydım. O sıralar Kayserili Ahmet’in teşkilata yakın olan evinde kalıyordum. Zamanımın çoğunu teşkilatta geçirir, mümkün olduğu kadar gençlerle ilgilenerek onların fikren gelişmeleri için yardımcı olurdum. Teşkilatta, Ramazan boyunca her gün iftar yemeği verilmesi gibi çok güzel bir gelenek vardı. Hafta sonları birçok arkadaşımız iftar ile sahuru birleştirir, sabah namazını teşkilatın camisinde kıldıktan sonra evlerine giderlerdi. Teşkilatın camisinde Hüseyin isminde Kastamonulu bir hoca efendi görev yapıyordu. Samimi bir ülkücü, güzel hizmetler veren değerli bir insandı. Çorumlu Musa Abi gibi hizmete hevesli yaşlılardan bir de ekip kurmuş yüzlerce çocuğa Kur’an okumayı, namaz kılmayı öğretiyordu. Cuma günleri vaaz ve...
ALMANYA HATIRALARI -7
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -7

"ÜZEYİR VURULDU" Frankfurt’un şehir merkezinde bulunan federasyonun çevresinde bilhassa City Bazaar denilen yerde Türklere ait birçok işyeri vardı. Rüsselsheim taraflarında elebaşılığını Kürtçü ve komünistlerin yaptığı oldukça etkin bir çete, bir zamanlar bu bölgeye de dadanarak buradaki esnafları haraca bağlamış. Kumarhanelerden, meyhanelerden, barlardan haraç alan bu çete, işi iyice ileri götürüp tehditle ülkücü esnaflardan da para istemeye başlayınca, bu insanlar durumu federasyona bildirmişler. Oradaki yetkililer Frankfurt’taki ülkücü gençlere bu esnaflarla ilgilenmeleri ve yardımcı olmaları için talimat vermiş. Ülkücü gençler artık bölgede nöbet tutmaya başlamışlar. Hatta para istemeye gelen birkaç tahsilatçıyı da bir güzel döverek göndermişler. Fakat arka arkaya cereyan...
ALMANYA HATIRALARI -6
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -6

GURBET ÖLÜMLERİ Adını 1978 yılında duymuştum. Gazeteler, o yılın Temmuz ayında Ankara’da öldürülen Hacettepe Üniversitesi öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Bedrettin Cömert’in katilinin o olduğunu yazmışlardı. Şaka gibiydi bu haber. Okuyunca çok gülmüştüm. Demek her cinayete ülkücü katiller bulunması için oluşturulan Pol-Derli “özel timler” yine görev başında demiştim kendi kendime... Kahramanmaraş'ta ETKO'yu, İstanbul'da TİT'i, Ankara'dan TUŞKO'yu hep bu "Özel timler" icat etmişlerdi. Bakın niye güldüğümü yazayım, siz de gülün. Olay yeri yakınlarında bir gazetenin içinde ekmek kırıntıları bulunmuş. Olayı yapanların yediği sanılan bu ekmek, domates, biber, zeytin ve peynir artıklarını ele geçiren "özel tim" bunları incelenmiş ve neticede bunların bir bakkaldan alındığı anlamış. A...
ALMANYA HATIRALARI -5
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -5

BİZİM KAVGAMIZ O Cuma günü camide yine kavga çıkmış. Ocak başkanımız Hamza Abi yanıma geldi. Durumu anlattı. Her Cuma namazında başının ağrıdığını ve bu işlerin artık hayrının kalmadığını söyledi. Ona Süleyman beyle olan görüşmemizi anlattım. Camide Bosna için toplanan paraların hiç kimseye verilmeyeceğini mutlaka Türkmen başkana bildirileceğini söyledim. Çok sevindi ve “Tamam” diyerek gitti. Az sonra 2. başkan olan Tahsin Abi kızgınlıkla geldi. Sitem ederek “Bir karar alıyorsunuz bize niye bildirmiyorsunuz. Bizim imam Seyit Hoca Bosnalı birine ‘bugün toplanan parayı sana verelim’ demiş. Bir başkası para verilecek adamın yalancı olduğunu söylemiş. Yine kavga çıktı. Artık siz ne yaparsanız yapın, biz karışmıyoruz” deyip o da çıktı gitti. Cuma namazına biraz geçtim. Cemaatin en...
ALMANYA HATIRALARI -4
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -4

BOSNA SAVAŞI O sıralar Bosna Savaşı başlamış, bütün şiddeti ile sürüyordu. Sırplar insanlık suçu olan korkunç katliamlar yapıyorlardı. Masum insanları, kadın çocuk ayırmaksızın sırf Müslüman oldukları için öldürüyorlardı. Bosna’da bir soykırım yaşanıyordu. Aldığımız bu haberler kadar çaresizliğimiz de bizi üzüyordu. Yugoslavya’dan dalgalar halinde gelen büyük bir göç vardı. Sırp, Hırvat, Arnavut, Boşnak, Çingene… binlerce insan yurtdışına kaçıyor, Almanya da bunlardan nasibini alıyordu. Daha önce 1990’da Kızıl Ordu birliklerinin Azerbaycan’ı işgali ve 1992’de Erzincan Depremi gibi farklı coğrafyalarda da olsa milletimizin uğradığı felaketler karşısında onlara dost ve kardeş elini uzatan, Avrupa’da düzenlediği yardım kampanyaları ile bir nebze olsun yaraları sarmaya çalışan feder...
ALMANYA HATIRALARI -3
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -3

FEDERASYONDA BİR TOPLANTI Almanya’ya ilk geldiğim günlerde sık sık Frankfurt’a giderdim. Bazen birkaç gün Federasyon’da kaldığım da olurdu. Henüz kurultay yapılmamıştı fakat hazırlıkları başlamıştı. O günlerde Federasyon’da Genel İdare Kurulu toplantısı yapılacakmış. Toplantı öncesi Suat ile biraz sohbet ederim diye Stuttgart’tan katılacak olan Cevat ve Ahmet ile birlikte ben de Frankfurt’a gittim. Oldukça erkenden yola çıkmıştık ama Federasyon’a vardığımızda Berlin, Neu Münster, München gibi çok uzaklardaki teşkilatlara mensup arkadaşlarımızın bizden önce geldiklerini görünce şaşırmıştım. Ayhan başkan toplanan yardım paralarını Elçibey’e teslim etmek üzere Azerbaycan’a gittiği için o toplantıya Suat, başkanlık edecekmiş. Kapıdan girince sol tarafta bulunan küçük sekreter odasın...
ALMANYA HATIRALARI -2
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -2

TÜRK FEDERASYON Beş yüz metre kadar uzunluğu olan Taunus Caddesi üzerindeki Türk Federasyon, en az yüz yıllık eski ikiz bir binanın 1. katındaydı. Dışarıdan bakıldığında kararmış taş duvarları ile sıradan bir yermiş gibi görünse de aslında Avrupa’daki ülkücü hareketin nabzı burada atardı. Beş katlı bu ikiz binanın altında bir kuru temizlemeci dükkanı vardı. Üst katları ise normal evdi. Bu kuru temizlemecide Türk bir kadın çalışıyordu. Kocası emekli bir subay olan bu kadının evi de hemen Federasyonun üstünde 2. kattaydı. Bitişiğimizdeki ve karşısındaki kırmızı lambalı binalardan pek bahsetmeyeceğim. Federasyon, caddeye bakan ve büyük vitrin camları olan bir yerdi. Oldukça büyük bir başkanlık odası ile oturma salonu caddeden taraftaydı. İçeri doğru girildiğinde bu binaya göre o...
ALMANYA HATIRALARI -1
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -1

Geçen gün sanal medyada bizim Metin’in paylaştığı bir fotoğrafı görünce çok duygulandım. Hatıralar beni aldı, ta otuz yıl öncesine götürdü. Almanya’daki ilk günlerim gözümün önüne geldi. Mübarek Ramazan ayı boyunca bu yaşadıklarımı her gün parça parça yazarak Türk Federasyon’da bulunduğum dönemi anlatmak istedim. Böylece hem yurtdışındaki dostları anacağım, ölenlere rahmet dileyeceğim, hem de bir devrin şahitliğini yapacağım. Gerçi yakın zamanın yaşanmışlıklarını yazmak pek risklidir. Çünkü hakikatler her zaman göründüğü veya sanıldığı gibi olmaz. Bazı gerçekler ancak aradan epey bir zaman geçince ortaya çıkar. O zaman her şey yerli yerine oturur. Ben de bunu bilerek mümkün olduğunca tebellür aydınlanmamış konulara girmeyeceğim. Evet, otuz yıl önceydi. On bir seneden fazla süren...
GARİP OLUR ÜLKÜCÜLERİN İFTARLARI
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

GARİP OLUR ÜLKÜCÜLERİN İFTARLARI

Ne zaman cezaevi ile ilgili bir film seyretsem veya okuduğum bir kitapta cezaevinden bahseden ibareler varsa içim bir garip titrer, kabuk bağlamış yaralarım kanar, hatıralarım depreşir hafızamda. Birden tayy-ı mekan eder ruhum, hala zulüm altında inim inim inleyen Ülküdaşlarımın da diğer arkadaşlarımın da yanına giderim. Mübarek Ramazan ayındayız... Ülkücü kardeşim, bulunduğu hapishanenin bir hücresindedir şimdi. Solcu olsa koğuşta olurdu, adli mahkum olsa koğuşta olurdu... Sağ siyasi mahkum sayılıyor ya... bir hücreye attılar onu ...hem de “iyilik” yaptıklarını söyleyerek... ıftar vakti yaklaşır, oruçlu gardiyanlar bir kenarda toplaşır. Koğuşlardaki oruç tutan adli mahkumlar zaten bir kaç saat önceden teneke bıçaklarla salata için gereken malzemeleri doğramaya başlamışlardır......
DR. MÜNİR DERMAN
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

DR. MÜNİR DERMAN

DR. MÜNİR DERMAN İLE İLGİ İKİ ANI 2 Aralık 1989'da vefat ederek Ankara'nın Memlik köyüne defnedilen tasavvuf ehli, Dr. Münir Derman'a seneler önce hazırladığım "Ülkücü Hareketin Manevi Önderleri" isimli bir yazı dizisinde yer vermiştim. Bugün onu rahmetle anmak için dinlediğim iki anıyı aktarmak istedim. Münir bey ile Başbuğumuzun çok eskilere dayanan bir dostluğu varmış. Bir gün Mehmet Abinin vücudunda sebebi bilinmeyen bir alerji hasıl olmuş. Gitmediği doktor kullanmadığı ilaç kalmamış. Arkadaşımız bir gün Başbuğu ziyaret ettiğinde halindeki gariplik Başbuğun dikkatini çekmiş ve rahatsızlığını sormuş. "Her yerimde döküntü var ve sürekli kaşınıyor" deyince "Hiç perhiz yaptın mı? diye sormuş. "Hem de her türlüsünü…" deyince biraz düşünüp "O zaman seni bizim Dr.. Münir beye gönde...
MEHMET SÜMBÜL
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

MEHMET SÜMBÜL

"KAFİR" Âsâf'ın mikdarını bilmez Süleyman olmayan,Bilmez insan kadrini âlemde insan olmayan. Diyarbakırlı Mehmet, inandığı gibi mi yaşadı ve o uğurda da can mı verdi, bilemiyorum. Onunla ilgili aldığım en son haber Nesim Malki cinayetine adı karıştığı için tutuklanmış ve daha sonra yargılaması devam ederken serbest bırakılmıştı. Hapisten çıktıktan sonra "Ben İstanbul'a avukatımı görmeye gidiyorum" diyerek evinden ayrılmış ve bir daha da kendisinden hiç bir haber alınamamıştı. Mehmet kafası sarıklı, kara yağiz, uzun boylu bir arkadaşımızdı. MHP Bursa Bölgesi sanıklarındandı. İdamla yargılanmıştı. Öncesini bilenler mert ve dürüst bir ülkücü olduğunu ve mücadelenin içinden geldiğini söylerlerdi. Fakat gariptir, onunla ülkücülük hakkında çetin tartışmalar yapan, hatta bu sebeple ...
MİNNETLE ANDIKLARIMIZ
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

MİNNETLE ANDIKLARIMIZ

ŞU İSİMLERE BAKAR MISINIZ..? Yeni bir kitap hazırlığı için üzerinde arşiv çalışması yaptığım Hergün Gazetesi'nin Şubat-1976'dan, Ağustos-1977'ye kadar olan kısmında MİSAFİR KALEM olarak yazıları yayınlanan tespit ettiğim bazı isimleri veriyorum. Minnetle yad ettiğim bu kişilerden epey bir kısmı vefat etmiştir. Onlara da Allah'tan rahmet diliyorum. Abdullah SatoğluAbdurrahman TaşAfşin YörükoğluAli Bağmancı…………………………. (vefat)Ali İhsan OkçuArif Rıfat M.Atila AltayrıAv. Mehmet Çelik………………….. (vefat)Av. Mehmet V. Develioğlu …......(vefat)Av. Nevzat Türkten …………………(vefat)Av. Yalçın DeğerBayram AlaçatlıBerrin AkınBülent KahramanCemil Kutlu ………………………………(vefat)Dr. M. PalandökenliDr. Nail ErhanDursun DağaşanEnver TuncalpErdoğan Tanrıöven………………… (vefat)Faruk Nafiz Gürakar ……………….(vefat)Gav...
YENİ KİTABIMIZ
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

YENİ KİTABIMIZ

*** YENİ KİTABIMIZ *** ÜLKÜCÜ GAZİLERİN ŞEREFLİ MİRASINI KAYDA GEÇİRMEK Ülkücü Şehitler üzerine yaptığım bir araştırmayı, 1990 yılında Bursa Cezaevi'nde yatarken “Bu Davaya Can Verenler” ismiyle kitaplaştırmıştım. Daha sora mecburi yurtdışı hayatım sırasında bu araştırmanın 2. cildi­ni yayınladım. O yıllarda “Şehitler, Malul Gaziler, Kaçaklar ve Gözaltında Kaybolanlar” konu başlıkları üzerine çalışmalar yapmayı planlamakla be­raber yurtdışında oluşum sebebiyle buna pek imkân bulamadım. Bu arada gazilerimizden (rahmetli) Ahmet Kaleli, (rahmetli) Fahrettin Güran, Özcan Çeliksiz, Bünyamin Çiftçi ve Bekir Dağdelen ile irtibatım vardı. Gazileri Unutmak, Bir Milletin Hafızasını Kaybetmesidir. Yurda dönünce ülke çapında malul gazilerimizi tespit etmek için araş­tırmalara başladım...
SİYASET VE KÜÇÜK OYUNLAR
Eski Sitemizden, Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

SİYASET VE KÜÇÜK OYUNLAR

“İnsanlar, her zaman ya korku veya kin yüzünden saldırırlar.” Machiavelli, bundan yaklaşık 500 yıl önce kaleme aldığı “İl Principe” adlı eserinde, insanların siyasi hayattaki eylem, davranış ve psikolojileri üzerine oldukça önemli tesbitlerde bulunmuştur. Ve, ısrarla “gerçekleri, olmasını istediğimiz değil, olduğu gibi görüp kabul etmemizi” söylemektedir. Zaman zaman amaçlara ulaşmak için seçilen araçlann gayr-ı ahlakiliği sözkonusu olsa da, hatta kimi sıra, amacın araca feda edilmesi gerekse de Machiavelli, “uygulanan fakat sözü edilmeyen” bu kanunları açıkça anlatmaktadır. Türk Milleti, tarih boyunca çok büyük ihanetlerle karşılaşmıştır. Gerek iç, gerekse dış güçlerin tezgahı olan bu ihanetlere, Türk’ü de, müslümanı da alet olmuştur. Ve, bu ihanetler, tamamen vatanın bütünl...
“BİZ İSLAM MİLLETİYİZ, HİLAL İSTERİZ”
Eski Sitemizden, Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

“BİZ İSLAM MİLLETİYİZ, HİLAL İSTERİZ”

Nev’i şahsına münhasır bir Ülkücü LEVON PANOS DABAĞYANErmeni asıllı Krikor ve Siranuş çiftinin evladı olarak, 11 Kasım 1933’de İstanbul’un Aksaray-Yenikapı semtinde, büyük devlet adamı Harutyun Amira Bezciyan’ın meşhur yalısında dünyaya geldi. . Baba tarafı Van vilayetinden çıkıp Kastamonu’nun Kadınsaray Köyü’ne yerleşen Karacıyanlar sülalesinden, ana tarafı ise Erzurum ve Van dolaylarından İstanbul’a takriben bir asır evvel göçüp Yenikapı semtine yerleşen Dabağyan’lardır. Ailevi bir sebepten dolayı Dabağyan soyadını alan Krikor Efendi, evlatlarına da aynı soyadını verdi. Dabağyan ailesi; Ermeni mezhebi olan Lusavoriçağan mezhebindendir.Dabağyan 1967’de CKMP’ye girerek Milliyetçi Hareket saflarında yer alacak kadar Türk Milletine, Osmanlı’ya ve Türkiye Cumhuriyetine sevdalı bi...
EVET BURASI MAMAK ASKERİ CEZAEVİ
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

EVET BURASI MAMAK ASKERİ CEZAEVİ

YAŞANAN GÜN MAZİ OLUR Daha tecritteki hücrelerimizden çıkar çıkmaz, copların haydalaması ile bir koşudur başlıyor. Üstümüzün sema, beş tarafımızın betonla çevrili olduğu bu küçük boşlukta acıların olduğu kadar hasretin de baskısı altındayız. Boz bulanık başını görebildiğim Hüseyin Gazi aynı zamanda umutlarımızı da temsil ediyor. Copların durmadan inip kalkarak hız verdiği bu canhıraş koşunun muhatapları, az sonra hepsi askeri talim düzenine geçmiş bir eğitim taburu halini alıyorlar. Bir Çavuş’un ‘rahat, hazır ol, sağa çark...marş!’ komutuyla eğitime başlıyoruz. Arada bir ‘çek dizleri, salla kolları’ narasıyla ateşlenen, ‘karınlar içeri, göğüsler dışarı, başlar dik...’ avazeleri arasında nizami tören adımları ile bir kaç tur atıyoruz. Sonra, ‘koşma vaziyeti al! sol, sol, sol...
BERKAY ŞİPAL’IN ARDINDAN
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

BERKAY ŞİPAL’IN ARDINDAN

Berkay Şipal’in Ardından Berkay kardeşimle zor bir günde tanışmıştık. Sabahleyin komünistlerle kavga ederek açtığımız Ankara Adliyesi önündeki (pankartlar ve ülkücü şehitlerimizin fotoğraflarından oluşan) sergimiz, Ankara Polisinin ülkücülere düşmanlığını sergilemesine de fırsat vermişti. Resmen polisler tarafından gözaltına alınacağımız tehdidi ile Adliyenin önünden kovuluyorduk. Bunları, Adliye önündeki polis tertibatını yöneten Ankara Emniyet Müdür muavini ile bize, “Ben de ülkücüyüm. Mhp Genel Merkezinde …. abi ile irtibattayım” diyen bir başkomiser yapıyordu. Polisler, bütün köşeleri terk edip bizim grubu çembere aldı. Çemberi de devamlı daraltıyorlardı. Her duruşma yanımıza gelen Taşmedreseliler, o gün sabah geldiklerinde hem azdılar ve hem de orada pek durmayıp gittile...