SABAHATTİN ALİ KOMÜNİST DEĞİLDİ
Bu sıralar ortalıkta bir Sabahattin Ali furyası estiriliyor. Eserleri tekrar tekrar bastırılıyor, hakkında paneller, konferanslar tertip edilip sürekli gündemde tutuluyor. Yazdığı (Aldırma Gönül, Leylim Ley, Göklerde Kartal Gibiydim, Geçmiyor Günler, Çocuklar Gibi, Kız Kaçıran, Kara Yazı, Dağlardır Dağlar…gibi) şiirler bestelenip hikayeleri, romanları göklere çıkarılıyor. Sol basın onu sonuna kadar istismar ederken sağcılar da bildik algının geçmek bilmeyen tesiriyle ölümünden “sittin sene” sonra da olsa “Kahrolsun komünistler” terranesiyle sövüyorlar. Ben bu yazımda bazı pek bilinmeyen hususlara temas edeceğim.
KOMÜNİST İLAN EDİLİŞİ
Sabahattin Ali ile Atsız, 1934’lere kadar aslında çok iyi iki arkadaştır. İstanbul Yüksek Muallim Mektebi’nin yatılı kısmında sonradan kendileri kadar meşhur olacak Pertev Naili Boratav, Nihad Sâmi Banarlı, Orhan Şaik Gökyay gibi aydınlarımızla birlikte okumuşlardır. Hatta Atsız, çıkarmakta olduğu Atsız Mecmua’da Sabahattin Ali’nin hikayelerini yayınlamıştır.Aslen Trabzonlu bir ailenin çocuğu olan Sabahattin Ali, Aralık 1932’de, bir toplantıda okuduğu bir şiirde ima yoluyla Atatürk ve İnönü gibi devlet yöneticilerine hakaret ettiği ihbarı üzerine tutuklanarak cezaevine girip bir seneden fazla hapis yattı. Cezaevindeyken Nazım Hikmet ile yakın ilişki kurarak, tesirinde kaldığını düşünen Atsız, onu önce uyardı sonra da yavaş yavaş tavır koymaya başladı..
BOZKURTLARIN İLK VERSİYONU
Bu arada “Kürşad İhtilali” ile ilgili tarihi bilgileri Sabahattin Ali’ye vererek onun ESİRLER isimli bir tiyatro oyunu yazmasını sağladı. 1936’da Varlık Dergisi’nde yayınlanan bu eseri beğenmediği için daha sonraları bu konuyu bizzat kendisi “Bozkurtlar” isimli bir roman olarak kaleme aldı. Bu arada Sabahattin Ali’nin hikayeleri Resimli Ay’da da çıkmaya başlayınca Atsız ile araları artık iyice açılmış oldu.
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN veya SAĞCI AYDINLARIN ELEŞTİRİSİ
Sabahattin Ali’nin “İçimizdeki Şeytan” isimli romanı önce Ulus Gazetesi’nde tefrika edilir, bu eser 1940’da kitap olarak yayınlanır. Konusu bir aşk hikayesi olmakla beraber Sabahattin Ali, romanın arka planına çok ustaca o devrin önde gelen milliyetçilerini farklı bir gözle değerlendiren bölümler ekler. Atsız’a göre, romandaki Profesör Hikmet, dönemin anti-komünist tarihçisi Mükrimin Halil; İsmet Şerif ise Peyami Safa’dır. “Tatar suratlı herif” ise Profesör Zeki Velidi veya Abdülkadir İnan olmalıdır. Ömer, Sabahattin Ali’nin kendisi, Nihat karakteri ise Atsız’dır. Roman yayınlanınca Atsız hemen “İçimizdeki Şeytanlar” isimli uzun bir makale kaleme alarak Sabahattin Ali’ye sert bir cevap verdi. Daha sonra kanlı bıçaklı olacağı Türkçü Reha Oğuz Türkkan da Atsız’ın yanında saf tutup Bozkurt Dergisi’nin 3. sayısında bir tenkit yayınladı. Artık, Sabahattin Ali ile ipler tamemen kopmuştur.
3 MAYIS 1944 ve VURUN KAHPEYE
Türk siyasi tarihinde 3. Mayıs. 1944 olayları olarak bilinen ve Atsız’ın devrin başbakanı’na hitaben yazdığı iki “Açık Mektup” ile başlayan ve daha sonra bu mektuplarda kendisine “vatan haini ve komünist” dediği için Atsız hakkında hakaret davası açan Sabahattin Ali’nin ilk duruşması 26. Nisan günü yapılır. O gün kalabalık bir milliyetçi genç grubu Atsız ile beraber duruşmalara gelir ve taşkınlık yapmaya başlar. Mahkeme, kimlik tespiti ve iddianamenin okunması tamamlandıktan sonra sorguları yapar ve duruşmayı 3. Mayıs gününe erteler. 3. Mayıs günü, daha önceki taşkınlıkları sebebiyle duruşma salonuna sokulmayan milliyetçiler, Adliye önünde başlattıkları protesto gösterilerini Ulus Meydanı’nda Sabahattin Ali’nin kitaplarını yırtıp-yakarak sürdürmek isteyince polisler gruba müdahale eder ve karşı koyanları da gözaltına alır. Bu arada 9 Mayıs günü yapılan duruşmada mahkeme heyeti Atsız’ı hakaret etmekten suçlu bulur ve (ertelediği) dört ay hapis cezası verip dosyayı kapatır.
KOMÜNİSTLER Mİ DEVLET Mİ?
Buraya kadar olanlar vaka-i adiyeden görünse de İnönü’nün meşum 19. Mayıs Nutku ile asıl facia başlar. Gözaltına alınan bazı gençler salıverilmezler ve daha başkaları da tutuklanarak “gizli bir örgüt” ortaya çıkarılmaya çalışılır. Türk milliyetçiliği fikrine dayanan bu devlet, hem de kuranlardan biri olan İnönü’nün emriyle, Türk milliyetçilerini fikirlerinden ötürü mahkemelerde yargılamak gibi bir gaflete düşer. “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyaları düzenleyip sokaklarda Türkçe konuşmayanlara sopa çekilmesine izin verenler, artık Türkçülüğü suç saymaya başlamıştır. Aynı 12 Eylül’ün olduğu gibi 3 Mayıs’ın da asla unutulmamasının asıl sebebi budur.
KOMÜNİST SANDIKLARIMIZ…
Sabahattin Ali, sağ kesimin zehirli oklarına sürekli hedef olmuş aynı Pertev Naili Boratav ve Hasan Ali Yücel gibi “komünist olmayan” bir Türk aydınıdır. Doğrusu, Sabahattin Ali’yi okumak gerek. Hiç olmazsa “Esirler”i ve İçimizdeki Şeytan”ı okumalı… Genel olarak eserlerinde sevgi, aşk, evlilik temaları hakim olan Sabahattin Ali’nin işlediği konular sosyal sorunlar, iletişimsizlik ve yalnızlıktır. İnanıyorum, okuyunca sizler de zevk alacaksınız.
Recep Küçükizsiz