Gaziantep Emniyet Müdürlüğü, 1. Şube’de yapılan işkenceler bitip ifadem yazıldıktan sonra bir gün beni mahkemeye çıkardılar. Tabii tutuklandım. Doğruca 5. Zırhlı Tugay’daki Askeri Cezaevine götürdüler.
Cezaevine girdiğimizde akşamüzeriydi. O gün mahkemede tutuklanan 8-10 kişiydik. Bizi bir cemseye doldurup getirmişlerdi. Askerler işlemlerimizi yapıp bizi bir koğuşa soktular. Az sonra ben hariç, gelen herkesi “Geçmiş olsun.” diye kucaklayanlar oldu. Beni de bir kenara oturtmuşlardı. Ama bana ne hoş geldin diyen olmuş, ne de arkadaşlarım beni karşılamıştı. Bu durumu garipsedim.
Çevremde ne konuşulduğunu anlayamadığım bir fısıltı vardı. Derken birisi kulağıma eğilip “Ejder, seni yanlışlıkla sol siyasiye getirmişler.” dedi. Şaşırdım. “Sen kimsin?” dedim Kısaca “Suat” diye cevap verdi. Bu Suat, okuldan tanıdığım bizim mahallede oturan Devrimci Halkın Birliği fraksiyonundan komünist biriydi. Bir gün onu evimize yakın bir yerde arkadaşlarım yakalamışlardı. Arkadaşlarımın niyeti kötüydü ama ben onunla konuşmuştum. Orada bana bir daha siyasetle uğraşmayacağına dair söz verdiği için arkadaşlarımı ikna etmiştim. Dolayısıyla aramızda unutulmayacak böyle bir hatıramız vardı.
Suat, “Hemen askere ‘burada can güvenliğim yok’ diye söyle, seni buradan alsınlar. Az sonra kim olduğunu öğrendiklerinde seni buradan sağ çıkarmazlar.” deyince “O zaman sana zahmet, hemen askeri çağır.” dedim. Suat, askere haber vermiş, Bir çavuş geldi.
“Ben ülkücüyüm, sağ görüşlüyüm. Burada can güvenliğim yok. Beni hemen müşahedeye veya ayrı bir yere alın.” dedim. Çavuş dediklerimi duyunca sanki çıldırdı. “Lan sağ sol bitti, sen daha duymadın mı? Şu sakat halinle hâlâ sağcılık solculuk yapıyorsun. Kenan Paşa darbe yaptı, her şeyi bitirdi. Bak şimdi seni, ayaklarımın altına alır ezerim. Burada devam edeceksin.” dedi.
Daha fazla ses çıkaramadım. Komünistlerin koğuşunda bir anda afişe olmuştum. Yanıma gelenin kimi “Lan faşist, kaç devrimciyi katlettin?” diye soruyor, kimisi de “Hakkında ölüm kararı verildi. Bu gece seni şişleyeceğiz.” diyordu. Koğuş tıka basa doluydu. Her yatakta birden fazla kişi yatıyordu. Beni kimse yanına kabul etmediği için ortada kalmıştım. Suat beni, kendi yatağına götürdü. Bu arada bana yardımcı olduğu için Suat’ı da dövdüler. Çok korkmuştum ve çaresizlikten iyice bunalmıştım.
Pazartesi sabaha kadar tam üç gün ne uyuyabildim, ne yemek yedim, ne de tuvalete gittim. Suat elinden geldiği kadar orada beni koruyup kolladı. O olmasa belki beni öldürürlerdi. Pazartesi günü Suat benim adıma cezaevi komutanlığına bir dilekçe yazdı. Dilekçe makama varır varmaz komutan “Alın getirin.” demiş. Bana “Seni oraya kim soktu?” diye sordu. Olan biteni anlatınca hayretler içinde “Senin orada öldürülmemen bir mucize.” dedi. Ülkücüler bitişikteki E-Tipi Cezaevinde yatıyorlardı. Oraya nakledilmem için hemen bir dilekçe yazdılar. Sonra askerler beni cezaevinin müşahede kısmına götürdüler.
(Kaynak: Ülkücü Hareketin Malul Gazileri – 1.cilt)