ANKARA BARONLARI

ANKARA BARONLARI GEÇTİ ARTIK O İŞLER…

“Milat açmışlar”… öyle diyorlar…Ne miladı bu ? Bizleri, yeni bir masalla yine uyutacaklarını mı sanıyorlar?! Ülkücülerin, her dem yeni bir çağ açıp diğerini kapatma ülküsüne inanmış, kara sevdalılar olduğunu yeni mi öğrenmişler ki, milattan bahsediyorlar?! Biz her zaman yeni milatların sevdalısı olduk.

Ankara’dan ahkam kesenler, üç hilalli sancak gemisine tayfalarının seçimiyle kaptan olanlar, bunu yeni idrak etmişler. Komedi bu…gerçekte ise trajikomik bir hal. Çocuğuz ya, bebeğiz ya, siyaseten söylenmiş yeni kandırmacaları, masalları hep yutarız ya.! Hep yuttuğumuz gibi, değil mi?  Yoo, Ankara baronları, geçti artık o işler. Çocuklar büyüdü…çocuklarımız var şimdi…

Ülkücü hareketin şanlı tarihini, Ülkücü karakter abidelerini, Ülkücü şehitleri anlattığımızda hayran hayran dinleyip “ben de ülkücü olacağım…” diyen çocuklarımız, şimdi sayenizde, son beş yıllık durumumuz karşısında alaycı bir ifade ile “bunlar mı o anlattığın tarihtekilerin uzantısı?!” diye soruyorlar.

Biz,  kan döküp can vermeye hazır olan dava adamları, siyasi platformda bizleri temsil noktasında olduğunu iddia eden zevatın yanlış, beceriksiz ve teslimiyetçi tavırları yüzünden, evimizde eşimize, kendi yavrularımıza bile kendimizi anlatamadık…
Düşman karşısında, rütbeliler karşısında, zulüm  karşısında başını yere eğmeyen bizler, çocuklarımızın “hep böyle miydiniz” demeleri karşısında, boynumuz bükük kaldık. Çocuklarımızı bile güldürdünüz bize… 

Şer odakları, bizi birçok kez kırdılar ama  hiç bir zaman eğip bükemediler… Dik ve kararlı duruşumuz, düşmanlarımızın ve karşıtlarımızın itiraf edemeseler bile gözbebeklerinden okunan bir saygı görürdü. Çünkü Ülkücü karakter, hep imrenilen, örnek adam olmaktı.

Milletmizin ve çocuklarımızın gözünde o karakteri ayağa düşürdünüz. Bunların milatı, partideki iktidarlarını biraz daha  devam ettirebilme kaygısı ile söylenmiş bir milattır.

 “Ülkücünün yolu, ya hastahane ya hapishane… sonrası ise mezardır…” denilirdi. Bunu  uzun uzun düşünmüş ve 32 sene önce çocuk yaşımda inanarak bir karar vermiştim. “Hepimiz çağ açıp çağ kapayan fatih olacaksak buna değer…” demiştim ve işte o gün benim miladım olmuştu. Daha çocuk yaşımda “bu yoldan hiç mi hiç dönmeyeceğim” demiştim. Kadere bak!…

Gözlerimin önünde hapishanelerde yatan arkadaşlarımızın, genç yaşta kara toprağa giren şehitlerimizin, kurşun yaralarından muzdarip gazilerimizin, işkencelerde sakat kalan arkadaşlarımızın, yıllardır gurbet ellerde yaşayan sürgünlerimizin siluetleri beliriyor. Bizi unutturmak, bizi kişiliksiz yapmak isteyenlere bırakmayın demelerini, haykırışlarını duyuyorum….

Şimdi de yeni bir milat aşamasına getirdiniz bizleri helal(!)olsun. Lakin, hayatımızda açacağımız bu milat, Türk milletine açılan bu savaşa karşı koymaktır. Bu milat, bizi biz yapan değerleri yok etmek isteyen içimizdeki truva atlarının açmış olduğu savaşı kabul edip onlara mukavemet göstermektir.

Ve şimdi tam zamanıdır.Yusufiyeli bir arkadaşımın ifadesiyle “…Ben ölüyorum, ruhumu kaybettim” demek istemiyorum.

Kol kırılır yen içinde kalır anlayışı ile susmak, sabretmek ruhumuzu köreltti ve şimdi de öldürüyor. Şairin  dediği gibi ”…SUSMAK NEYİ HALLEDER, EBU CEHİL HORTLAMIŞSA…”

Ruhum isyanla dolu, hiç bir zaman cevabı olmayacak sorular soruyorum kendime…

-…Ülkücü düşünür, öyle konuşur, söz verdi mi de tutar. Seçim gecesi niçin ayrılıyorum denildi  ve sonra niçin geri dönüldü?  Bir Ülkücü olarak Tansu hakkında halka  yıllardır söylemediğimi bırakmadım. Mesut ve benzeri siyasetçiler için de yüreğimden geçen her şeyi açıkça ve sakınmadan söyledim. Yıllardır eleştirdiğim, “kalitesizler” dediklerim bile başarısız oldukları an siyasetten çekildiler, bıraktılar. Ülkücüdür, dava adamıdır dediklerim, makam ve mevkiler davaya hizmet için araçtır, görev ehline verilir anlayışında, bencil olmayan dava arkadaşlarım dediklerim, niçin sözünde durmaz? Ve ben bu saatten sonra Ülkücü olarak halkın karşısında nasıl rahat olur ve onların gözlerinin içine baka baka gönül rahatlığıyla  konuşabilirim?

-…”Ürkek“likten sonra, bir de “erkek gibi sözünde durmayan, karı kılıklılarsınız” deseler ne derim..!? Ben ömrüm boyunca hep cesur oldum. Cesurluğum da inançlarımdaki haklılığımdan, şahsi beklentim olmamasından kaynaklandı. Peki, şimdi milletin yüzüne nasıl bakacağım???

-…Ben, konuşma yaptığım yerlerde, miting alanlarında, kahvehanelerde bugüne kadar hiç yazılı bir metni okumadım.  Yüreğimle konuşurdum her Ülkücü gibi… Konuşmalarımdaki güzellik, yüreğimin sesini dışarı vermemden kaynaklanırdı. Ya şimdi… Truva atlarının kimyamı bozan eylem ve sözleriyle neyi savunabilirim ki? Davam dava olmaktan o kadar uzaklaştırıldı ki… Övücü konuşmalara, ben bile inanmıyorum artık… dilim kökünden koparıldı yüreğime kurşun sıkıldı sanki… yüreğimin sesini durduranların bahsettigi milatlara gülüyorum artık.

Aslında, aylar öncesinden belliydi bu olacaklar. Gün, o gündü, daha o zamandan tavır almak lazımdı. Ama Ankara’daki entelektüel birikimi olan ve Anadolu’dan gelenlerle diyalogları bulunan sağlıklı dava adamları vardı. Akıl yolunu bulabilir, buldurabilirlerdi sanmıştım. Lakin önce onlar teslim olmuşlar, önce onlar başkentin sisli havasına ayak uydurmuşlar. Ürkek suskunluğu marifet sanan bir zatı, hareketin başına tebelleş ettiniz.

Ben, halimizi düşünmekten neredeyse kafayı oynatacağım, eyyamcılar ise neşeden mest olmuşlar. Bu sevinenlere bakıyorum da bunlar, yönetimdekilerin dostu ve beraber hareket edebilecekleri arkadaşları olsa anlayacağım. Ama ne gezer, konuşmak için konuşan hikaye adamlar… Bunlar çoğaldıkça bizim halimizin hallolmayacağını anladım.

Ve anladım ki… Ankara yok….ağabey yok artık. Ankara baronlarının siyasi derebeyliklerine, parti hegemonyalarının devamı için delegasyon tezgahlarına göz yumup konuşmaz, tavır almazsak, kimyamızı boza boza, daha ölmeden, yaşayan bir ölü yapacaklar bizi.

Bugün benim miladım… doğum günüm. Artık mücadele değişik boyutlarda yeniden başlıyacak… Belki toprağın altına emanet verdiklerimiz de çıkacaklar ortaya… Ve ruhumuz dirilecek… Zafer mutlaka ama mutlaka gerçek ülkücülerin olacaktır. Haberiniz olsun..! SıZLERİN MİLADI AYRI, BİZİM MİLADIMIZ AYRI ANKARA BARONLARI..!

H. Adil Aşkaroğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir