Eskişehir hapishanesinde onları gördüm. Yusufiye öğrencilerini, inanç ve zeka abidesi Efendi
Barutçu’yu… Akıncılar çağından fırlayıp gelmiş bir bahadırı andıran Metin Kaplan’ı… Türklüğün bütün yükünü omzunda taşıyormuşcasına sorumluluk ve bağlılık timsali, Mehmet Kutucu’yu… Kartal bakışlı Davut Haskırış’ı… Işık yüzlü Serdar Turan’ı… Olgunluk ve kararlılık yüklü tavırları ile genç birer aslanı andıran İbrahim Yazıcı’yı… Mahkum değil sanki hakim, zindanda değil de bir yurtta veya bir medresede veya dergahta bulundukları hissini veren davranışlar içerisindeydiler.
Komünist tertip ve iftiraların mazlumları, Eskişehir zindanlarını gerçek bir eğitim merkezi haline getirmişler. Disiplinli bir hayat sürüyorlar. Düzenli şekilde kitap okuyorlar. Her biri belli mevzularda ihtisaslaşıyor ve hepsi ana davalarda derinleşiyor, mahkum ve tutuklu 25 genç adam gerçek bir cemaat hayatında yoğruluyorlar…
Kendilerini ve birbirlerini hızlı bir tempo ile eğitiyorlar. Gelecek günlerde verecekleri hizmetin, inançlı hazırlığı içindeler. Ülkücü mücadele de, Ülkücü Türkiye de onlardan çok şey bekliyor. Gelecek güzel günlerde, büyük bir ihtiyacın çözümünü ilahi kader zindanlarda hazırlıyor. Hapishanelerde yetişen, olgunlaşan ve pişen nesil, kutlu davaya büyük bir güç kazandıracaktır.
Eskişehir Yusufiyesi bütün Yusufiyelere örnek olmalı. Kısa ve uzun devreli mahkum ve tutuklu bütün Ülkücüler, bulunduklan yerlerin her anını, kendilerini ve birbirlerini yetiştirmek için değerlendirmelidirler.
Ülkücüler, Türk milletinin varolma davasının kavgasını veriyorlar. Ülkücüler, ilay-i Kelimetullah yolunda, Öncü Türkiye’nin mücadelesini yapıyorlar. Ülkücü kadrolar, davanın anlatılarak, sevdirilerek halka mal edilmesinin en acil görev olduğunun uyanıklığı içindeler.
Fabrikalarda, lokallerde, kahvehanelerde, işcilere, tarlalarda, köy odalannda, köy kahvelerinde köylülere, gecekonduda oturanlara, esnafa, memura, her zümreden insanımıza ulaşmak ve onlarla kaynaşmak zaruretini, hiçbir zaman unutmuyorlar. Unutmamalıdırlar. Ve… Şimdi artık mücadeleye hız vermemiz, kitleleşmeyi hızlandırmamız gerekmektedir.
Halkın beden ve ruh sağlığı için, yokluktan, yoksulluktan kurtulması için; dünya ve ukbada mutlu olması için mücadele ediyoruz. ınsanlığın maddeye köle olmaktan kurtarılarak, ruh ve madde dengesine dayalı manevi temeli olan yeni bir medeniyete Öncü Türkiye içindir mücadelemiz… Bütün bunlar için çalışıyoruz. Binlerce şehidimizin ruhunu şad edecek zaferi sağlamak için… Hapishanelerdeki mazlumlarımızı kurtaracak, adil hukuk nizamını gerçekleştirmek için… Yusufiye mezunlarına, millete hizmet bahtını kazandırmak için çalışıyoruz… Çalışmalıyız…
Her Ülkücünün ilk işi, davayı iyi öğrenmektir. Sonra ona daima ve her fırsatta, mücadelemizin manası ve hedefi anlatılmalıdır. Ülkücüler, halkla bütünleşmelidir. Ülkücü hareketin milletin kaderine yön verecek şekilde iktidar olmasının tek yolu budur. Şehitlerin ruhaniyeti, hapishanedeki mazlumların duaları bizden bunu bekliyor. Tarih bize bunu emrediyor. En acil ve en mühim meselemiz budur… Ülkücüler milletle bütünleşin, millet bizi anlayacak en büyük beşeri kuvvettir…
Kemal Çınar
(Ülkü Ocağı Dergisi Haziran 1979)