BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE ÜLKÜCÜ GAZETECİMİZ

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE ÜLKÜCÜ GAZETECİMİZ

Demokratik bir toplumun temel unsurlarından birisi basındır. Bir ülkede açıklanmasında kamu yararı bulunan konularda basının topluma bilgi vermesi ve kamuoyu oluşturması ancak özgürlükler kısıtlı değilse mümkündür. Çünkü basın özgürlüğü hem gazetecilik mesleğinin unsuru hem de toplumun haber alma, farklı fikirleri öğrenme hakkının gereğidir.

Bu sebeple basın özgürlüğü anayasanın teminatı altında olan temel hak ve özgürlüklerden birisidir. Bu hakların özgürlüğe ilişkin kapsamı ve sınırları ise uluslararası ilkeler ve kanunlarla belirlenmiştir.

Türkiye’de diğer insan hakları ve temel özgürlükler gibi basının ve kişilerin ifade özgürlüğü hakkı da maaleef iyi korunamamaktadır.

Bunu anlamak için yazdıkları yazılar, yaptıkları haberler sebebiyle cezaevlerinde yatan basın mensuplarını bilmek yeterlidir. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin resmi sayfasında bunların isimlerini bulabilirsiniz. Bunun yanında erişimi engellenmiş binlerce internet sayfası olduğunu, sosyal medyada yaptıkları paylaşımlar sebebiyle sürekli, soruşturmaya uğrayan cezalandırılan insanların sayısının yüzbinleri geçtiğini söylememe sanırım gerek yok.

Ülkemiz için daha da kötü olan, ifade özgürlüğü uygulamasının iktidar odaklı siyasi baskılar sebebiyle adeta yargının elinden alınmış siyasilerin demeçleri ekseninde yürür hale gelmiş olmasıdır. Bu durum demokratik gelişimin önündeki en büyük engeldir.

İfade ve basın özgürlüğü açısından altına imza koyduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihat ve kararlarına uymalı, ülkemizde insan hakları standartlarına uygun uygulamalar yapılmalıdır

Gazeteciler ve yazarlar hakkındaki suçlamalar, bilerek ve isteyerek işlenmiş bir suçun, hukuki normlara göre yazılmış ve delillerle ispatlı iddiası olmayıp daha çok eleştiri yazıları yazdı, fotograf çektirdi, birlikte yemek yedi, telefonla konuştu, filanca kuruluşta veya gazetede çalıştı… gibi sübjektif nitelemeler ve niyet okumalarla doludur.

Aslında bu yaklaşım gazeteciyi suçlamanın ötesine geçmiş, toplumun haber alma, farklı fikirleri öğrenme hakkı olmadığının iddiasına dönüşmüştür ki, bu da kabul edilebilir değildir.

Uluslararası ölçülerde ve kanunlar nezdinde hiç biri suç teşkil etmeyen yazı haber ve konuşmaların mağduru bu insanların casusluk yaptı, devleti ortadan kaldırmaya kalktı veya görevlileri engelledi… gibi suçlarla tutukluluğu insan hakları ihlali olduğu gibi demokrasimizin de ayıbıdır.

Basın ve fikir tutukluları ülkemizin saygınlığının gereği olarak evrensel hukuk ilkelerine uygun, her türlü siyasi baskılardan uzak, adil, tarafsız ve bağımsız yargı organlarında tutuksuz olarak yargılanmalıdırlar.

Bu arada Silivri’de duruşması devam eden şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun talebesi Ülkücü Gazeteci Mustafa Gökkılıç’ın tahliyesini heyecanla bekliyoruz.

Recep Küçükizsiz

02.12.2020

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir