YAZARLAR

HOŞ GELDİN YÂ ŞEHR-İ RAMAZAN – II
Anılar, Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

HOŞ GELDİN YÂ ŞEHR-İ RAMAZAN – II

Hoş geldin Yâ Şehr-i Ramazan, fakat hoş bulmadın bizi… Bu Ramazanda da, kanadı kırık coğrafyamızda yine yalnızız, yine yorgunuz, yine yürekten vurgunuz… Çünkü her yanda; umutları, hayâlleri, ideâlleri, istikbâlleri çalınan; hür irâdeleri, her türlü hakları, demokrasi talepleri ellerinden alınan; çağdaş putların, Nemrutların, Tagutların insafına âmâde kılınan Müslümanlar karşımıza çıkıyor. Ne yazık ki, çok uzun zamandır İslâm coğrafyasında; atâlet, rehâvet, cehâlet, dalâlet, gaflet ve hıyânet hep iç içe yaşıyor. Dinmiyor bir türlü “Nazlı Hilâl”in gözyaşı… Ne yana baksak o yanda; hasretin hicrâna, hicrânın hüzzâma dönüşüne şâhit oluyoruz… Söğüt’ten filiz verip cihâna yayılan, “Veliyyü külli mazlumîn” (Bütün mazlumların koruyucusu, hâmisi, dostu) olan, ancak 20. yüzyılın başında gurûb ...
ALMANYA HATIRALARI -1
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

ALMANYA HATIRALARI -1

Geçen gün sanal medyada bizim Metin’in paylaştığı bir fotoğrafı görünce çok duygulandım. Hatıralar beni aldı, ta otuz yıl öncesine götürdü. Almanya’daki ilk günlerim gözümün önüne geldi. Mübarek Ramazan ayı boyunca bu yaşadıklarımı her gün parça parça yazarak Türk Federasyon’da bulunduğum dönemi anlatmak istedim. Böylece hem yurtdışındaki dostları anacağım, ölenlere rahmet dileyeceğim, hem de bir devrin şahitliğini yapacağım. Gerçi yakın zamanın yaşanmışlıklarını yazmak pek risklidir. Çünkü hakikatler her zaman göründüğü veya sanıldığı gibi olmaz. Bazı gerçekler ancak aradan epey bir zaman geçince ortaya çıkar. O zaman her şey yerli yerine oturur. Ben de bunu bilerek mümkün olduğunca tebellür aydınlanmamış konulara girmeyeceğim. Evet, otuz yıl önceydi. On bir seneden fazla süren...
HOŞ GELDİN YÂ ŞEHR-İ RAMAZAN – I
Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

HOŞ GELDİN YÂ ŞEHR-İ RAMAZAN – I

“Müjde mü’minler size, ihsân-ı Rahmân’dır gelen. Şânına tazim için bu mâh-ı gufrândır gelen. O’ndadır feyz-i hidâyet, O’ndadır afv-ü kerem. Kadrini bil mevsimi inzâl-i Kur’ân’dır gelen” Hoş geldin ey vahyin nâzil olduğu mübârek Kur’ân ayı… Hoş geldin ey ‘bir ömre bedel bir gece’ye ev sahibi olan gufrân ayı… Hoş geldin ey “rahmet, mağfiret ve cehennemden kurtuluşa vesile olan” sınırsız ihsân ayı… Hoş geldin ey günahların hazan mevsimi, sevapların harman ayı… Hoş geldin ey gönülleri nûra doyuran, yüreklere “Gül” kokuları duyuran Ramazan ayı… Hoş geldin ey on bir ayın sultanı… Hoş geldin ey orucun farz kılındığı, yılın en kutlu zamanı… Hoş geldin ey ayların en fazîletli olanı… Hoş geldin ey huşû, hayır ve bereket ummanı… Hoş geldin ey; canımızı Hakk’ın yoluna koymaya, kalbimizde O’...
ONLAR BİZİM KAHRAMANLARIMIZDIR!
Ömer Ağdoğan, Ülkücü Şehitler, YAZARLAR

ONLAR BİZİM KAHRAMANLARIMIZDIR!

Milli ve manevi hassasiyetlerden uzak, sol cenahın topluma kahraman olarak lanse ettiği isimlere bir bakın hele! Denizler, Mahirler… Kerametleri kendilerinden menkul bu kahramanların(!) yaptıkları tarih sayfalarında yazılıdır. Adli literatüre “yüz kızartıcı” suç olarak geçen her melanet bunlarda mevcuttur. Ancak gel gör ki Marksist ve Leninist düşünceden asla ve kat’a kahraman çıkamayacağı için o garibanlar(!) da adi suçluları allayıp pullayarak kahraman ihdas etme yolunu seçmişlerdir. Yalan yok bunda da başarılıdırlar hani. Yetmemiş sınırlar ötesinden Ernesto’yu kahraman olarak cilalamış bu milletin gençlerine idol olarak sunmuşlardır. Milli ve manevi hassasiyetlerden uzak, Marksist ve Leninist kesimin kahraman(!) üretmekte ne kadar mahir oldukları inkâr edilemez bir gerçektir. ...
GARİP OLUR ÜLKÜCÜLERİN İFTARLARI
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

GARİP OLUR ÜLKÜCÜLERİN İFTARLARI

Ne zaman cezaevi ile ilgili bir film seyretsem veya okuduğum bir kitapta cezaevinden bahseden ibareler varsa içim bir garip titrer, kabuk bağlamış yaralarım kanar, hatıralarım depreşir hafızamda. Birden tayy-ı mekan eder ruhum, hala zulüm altında inim inim inleyen Ülküdaşlarımın da diğer arkadaşlarımın da yanına giderim. Mübarek Ramazan ayındayız... Ülkücü kardeşim, bulunduğu hapishanenin bir hücresindedir şimdi. Solcu olsa koğuşta olurdu, adli mahkum olsa koğuşta olurdu... Sağ siyasi mahkum sayılıyor ya... bir hücreye attılar onu ...hem de “iyilik” yaptıklarını söyleyerek... ıftar vakti yaklaşır, oruçlu gardiyanlar bir kenarda toplaşır. Koğuşlardaki oruç tutan adli mahkumlar zaten bir kaç saat önceden teneke bıçaklarla salata için gereken malzemeleri doğramaya başlamışlardır......
DR. MÜNİR DERMAN
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

DR. MÜNİR DERMAN

DR. MÜNİR DERMAN İLE İLGİ İKİ ANI 2 Aralık 1989'da vefat ederek Ankara'nın Memlik köyüne defnedilen tasavvuf ehli, Dr. Münir Derman'a seneler önce hazırladığım "Ülkücü Hareketin Manevi Önderleri" isimli bir yazı dizisinde yer vermiştim. Bugün onu rahmetle anmak için dinlediğim iki anıyı aktarmak istedim. Münir bey ile Başbuğumuzun çok eskilere dayanan bir dostluğu varmış. Bir gün Mehmet Abinin vücudunda sebebi bilinmeyen bir alerji hasıl olmuş. Gitmediği doktor kullanmadığı ilaç kalmamış. Arkadaşımız bir gün Başbuğu ziyaret ettiğinde halindeki gariplik Başbuğun dikkatini çekmiş ve rahatsızlığını sormuş. "Her yerimde döküntü var ve sürekli kaşınıyor" deyince "Hiç perhiz yaptın mı? diye sormuş. "Hem de her türlüsünü…" deyince biraz düşünüp "O zaman seni bizim Dr.. Münir beye gönde...
MEHMET SÜMBÜL
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

MEHMET SÜMBÜL

"KAFİR" Âsâf'ın mikdarını bilmez Süleyman olmayan,Bilmez insan kadrini âlemde insan olmayan. Diyarbakırlı Mehmet, inandığı gibi mi yaşadı ve o uğurda da can mı verdi, bilemiyorum. Onunla ilgili aldığım en son haber Nesim Malki cinayetine adı karıştığı için tutuklanmış ve daha sonra yargılaması devam ederken serbest bırakılmıştı. Hapisten çıktıktan sonra "Ben İstanbul'a avukatımı görmeye gidiyorum" diyerek evinden ayrılmış ve bir daha da kendisinden hiç bir haber alınamamıştı. Mehmet kafası sarıklı, kara yağiz, uzun boylu bir arkadaşımızdı. MHP Bursa Bölgesi sanıklarındandı. İdamla yargılanmıştı. Öncesini bilenler mert ve dürüst bir ülkücü olduğunu ve mücadelenin içinden geldiğini söylerlerdi. Fakat gariptir, onunla ülkücülük hakkında çetin tartışmalar yapan, hatta bu sebeple ...
MİNNETLE ANDIKLARIMIZ
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

MİNNETLE ANDIKLARIMIZ

ŞU İSİMLERE BAKAR MISINIZ..? Yeni bir kitap hazırlığı için üzerinde arşiv çalışması yaptığım Hergün Gazetesi'nin Şubat-1976'dan, Ağustos-1977'ye kadar olan kısmında MİSAFİR KALEM olarak yazıları yayınlanan tespit ettiğim bazı isimleri veriyorum. Minnetle yad ettiğim bu kişilerden epey bir kısmı vefat etmiştir. Onlara da Allah'tan rahmet diliyorum. Abdullah SatoğluAbdurrahman TaşAfşin YörükoğluAli Bağmancı…………………………. (vefat)Ali İhsan OkçuArif Rıfat M.Atila AltayrıAv. Mehmet Çelik………………….. (vefat)Av. Mehmet V. Develioğlu …......(vefat)Av. Nevzat Türkten …………………(vefat)Av. Yalçın DeğerBayram AlaçatlıBerrin AkınBülent KahramanCemil Kutlu ………………………………(vefat)Dr. M. PalandökenliDr. Nail ErhanDursun DağaşanEnver TuncalpErdoğan Tanrıöven………………… (vefat)Faruk Nafiz Gürakar ……………….(vefat)Gav...
YENİ KİTABIMIZ
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

YENİ KİTABIMIZ

*** YENİ KİTABIMIZ *** ÜLKÜCÜ GAZİLERİN ŞEREFLİ MİRASINI KAYDA GEÇİRMEK Ülkücü Şehitler üzerine yaptığım bir araştırmayı, 1990 yılında Bursa Cezaevi'nde yatarken “Bu Davaya Can Verenler” ismiyle kitaplaştırmıştım. Daha sora mecburi yurtdışı hayatım sırasında bu araştırmanın 2. cildi­ni yayınladım. O yıllarda “Şehitler, Malul Gaziler, Kaçaklar ve Gözaltında Kaybolanlar” konu başlıkları üzerine çalışmalar yapmayı planlamakla be­raber yurtdışında oluşum sebebiyle buna pek imkân bulamadım. Bu arada gazilerimizden (rahmetli) Ahmet Kaleli, (rahmetli) Fahrettin Güran, Özcan Çeliksiz, Bünyamin Çiftçi ve Bekir Dağdelen ile irtibatım vardı. Gazileri Unutmak, Bir Milletin Hafızasını Kaybetmesidir. Yurda dönünce ülke çapında malul gazilerimizi tespit etmek için araş­tırmalara başladım...
GÖZLERİ CEYLANA
Halil Gülel, YAZARLAR

GÖZLERİ CEYLANA

Anadolu Türk'ünün ikinci vatanı Almanya'dır dersek mübalağa olmaz. Bu ülkede binlerce ülküdaşımız, yüzlerce şairimiz var. Çok yönlü sanatçı kişiliği olan Halil Gülel de yıllardır eserleriyle bu ülkede milletine hizmet eden gurur abidelerimizden birisidir. Onun bir şiirini paylaşıyoruz. GÖZLERİ CEYLANA İhtişamın görmez kimseyi rakip;Kaşların kemane benzer güzelim.Yürekten ederim bir seni takipGözlerin ceylana benzer güzelim. Kaf Dağı fikrimin en ulvi hali,Bin destan yazdırdı nakşetti dili,Haz verir ruhuma eşsiz cemaliMehlika Sultan’a benzer güzelim. Semarkant, Buhara yürekte bir gül,Kaşgar’ım eyledi ağlayan bülbül,Türkiyem alında nazlı bir kakülTÜRKİSTAN Turan’a benzer güzelim. Geniş bir coğrafya yaşar benimle,Atımın izi var, bir de canımla,Yoğrulmuş toprağım şehit kanım...
CEVİZLİ EKMEK
Halil Gülel, YAZARLAR

CEVİZLİ EKMEK

CEVİZLİ EKMEK Aziz dost, İsmail, iş düştü başa;El alem bu işe şaşacak dedim.Bu nasıl bir durum feleğim şaştıUymayan defterden düşecek dedim. Besmele çekerek boşalttım unu,Mayası içinde döktüm suyunu,Cevizli ekmeğe gelince konuİnşallah kabarıp taşacak dedim. Demirden bir kapta yoğurdum hamur,Ne cıvık, ne katı görünüş mahur,Ağrısa da omuz dedim ya sabırGörenler gönülden coşacak dedim. “Maşallah” deyince geldim hep gaza,Söz geçmiyor artık güzelde naza,Gerek yoktur gerçi hiç itirazaNamımız dağları aşacak dedim. Ressam Halil, aşkla yaşamak sanat,İnkar eden çoktur, doğruya inat,Hakk’ın mazlum kulu, kırıktır kanatPişince bir dilim düşecek dedim. Halil GÜLEL Düsseldorf / 30.03.2022(İsmail’e Mektuplar) ...
SİVAS’TA BİR EYLÜL AKŞAMI -3-
Ömer Ağdoğan

SİVAS’TA BİR EYLÜL AKŞAMI -3-

Bütün odaların araması bitip, aradıklarını bulamayınca Başçavuş Yusuf Abiye “Akşam gelen misafirin nerede?” diye sordu. Bu soruyu Yusuf Abi, “Misafirimiz Yatsıdan sonra gitti?” diye cevapladı. Sert ve tok bir sesle tekrar sordu Başçavuş, “Nereye gitti?”, “Nereye gittiğini bize söylemedi, acil bir işi çıktığını söyledi ve gitti” dedi. Bu hangame sürerken dakikalar, değil iki saat geçmiş, saat 06:30 olmuştu. Yusuf abi bir ara bahçeye çıktı ve sokağa baktı. Hemen her köşede tam teçhizatlı askerler vardı, asker ve polis araçlarının biri gelip biri gidiyordu. Darbeden haberi olmayan ve işe gitmek üzere sokağa çıkan insanları da ya geri gönderiyorlar ya da önlerine katıp, belli olmayan bir yerlere götürüyorlardı. Saat 08:00’e kadar bekledi Yusuf Abi. Sonra komşusu polis memuru Ahmet b...
SİVAS’TA BİR EYLÜL AKŞAMI -2-
Ömer Ağdoğan

SİVAS’TA BİR EYLÜL AKŞAMI -2-

Sohbet akşam yemeği için hazırlanan sofrada da devam etti. Ev halkı Muhsin Başkana ülkenin kötü gidişatı hakkında sorular soruyordu. Muhsin Başkan ise onlara kelimelerini dikkatlice seçerek bundan nasıl kurtulacağımıza dair fikirlerini anlatmaya gayret ediyordu. Çaylar içilmiş, ailece yatsı namazı kılınmıştı. Gecenin ilerleyen saatinde, evin dış kapısı tekrar çaldı. Yusuf abi, “Bu saatte kim geldi, hayırdır inşallah” diyerek kapıya gitti. Adet olduğu üzere “Kim O?” diye dışarıya seslendi. Dışarıdan “Yusuf abi, benim Saffet” denince kapıyı açtı. Saffet, Sivas Ülkü Ocakları başkanıydı. Saffet, selam verdikten sonra “Muhsin Başkan buradaymış, benim mutlaka onunla görüşmem gerek”  derken, Muhsin Başkan da zaten kapıya kadar gelmişti. Yusuf Abinin arkasından “Hoş geldin Saffet h...
SİVAS’TA BİR EYLÜL AKŞAMI -1-
Ömer Ağdoğan

SİVAS’TA BİR EYLÜL AKŞAMI -1-

Öğle namazını müteakip, Erzincan teşkilatındaki arkadaşları ile vedalaşarak çıkmışlardı yola… Bindikleri araç biraz sıkıntılı idi. Bu nedenle fazla sürat yapmadan, gidiş geliş iki şeritli yolda makul bir hızla yol alarak, ikindi namazını Zara’da eda edip akşam ezanı okunmadan girmişlerdi Sivas’a… Erzincan'dan birlikte yola çıktığı iki arkadaşının biri İmranlı İlçesinde inmişti eş, dost, akrabalarını görmek için... Öteki de Kılavuz Mahallesinde inmişti... Başkan’ın niyeti Altuntabak mahallesinde oturan ağabeyinin evine giderek uzun zamandır görmediği annesi ile hasret giderip, gece yarısına doğru Ankara’ya gitmek üzere yola çıkmaktı. Bu nedenle de doğu tarafından girdiği şehrin batısına doğru sürdü aracını… Kılavuz mahallesinden, Hükümet Meydanına geçip oradan stadyuma doğru yol ...
VAKTİ AKŞAM EYLEME
Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

VAKTİ AKŞAM EYLEME

VAKTİ AKŞAM EYLEME Kalbi vîrâne kılıp dünyaya râm eyleme,Kıbleden uzaklaşıp vakti akşam eyleme… Zamana yenik düşer insanoğlu zamansız,"Uykudan uyanmadan" ömrü tamam eyleme… Son rüzgâr sonbaharda son düğümü çözmeden,Kurtuluşa ferman var, hükm-i îdâm eyleme… Su başında susayıp, güneşte serinlersin,Melâl-i hüsran ile fasl-ı hüzzâm eyleme.. Alnımız secdedeyken Arş-ı Âlâ'ya değerKula kul olanlara durup kıyâm eyleme… Bir ömürlük "âh" ların sonu "eyvâh" olmasın,Gel!.. "Çıkmaz sokaklarda" arz-ı endâm eyleme… "Eslim teslem"(*) sırrıdır derd-i kalbin devâsı,Ebedî aşka giden yolu hitâm eyleme… Allah için sevmeyen aşkı nerden bilecek,Günahkâr sevdâlarla hayâtı gam eyleme… Gülün gölgesindeki toprak bile gül kokar"GÜL" e meftûn olmayan aşkı ilhâm eyleme… Ellerim yaprak...
HAYAT GÜZEL GÖRENİNDİR
Halil Gülel, YAZARLAR

HAYAT GÜZEL GÖRENİNDİR

Bana göre bahar zamanı, mevsimlerin en güzel günleridir. İnsanların damarlarındaki kanın bir ahenk içinde dolaşabilmesi için; dışarıda çiçek açmış olan ağaçlardan, yol kenarlarında, bağ aralarında, tarlalarda, kırlarda gelişigüzel kendiliğinden biten otların kokusu; insana haz veriyor, hayata daha sevecen bağlıyordu. Ne olursa olsun insan, dışarıya çıkıp, masmavi gökyüzü altında, yemyeşil çimen, çayır ve otların eşliğinde, armut, elma, badem, vişne, hele hele kiraz ağaçlarının çiçeklerini izleye izleye, havanın tazeliğini, doğanın güzelliğini seyrederek hayatına mutluluk içeren renkler katabilmelidir. Sabah kalkınca pencereden gördüğüm bu davetkâr manzaranın etkisiyle kahvaltımı bile dışarıda yapmayı arzuladım. Sulanan yufkaların yanına kaynamış yumurta ve soğanla bir küçük şişe...
NEVRUZ – ERGENEKON’DAN ÇIKMAK İÇİN
Halil Gülel, YAZARLAR

NEVRUZ – ERGENEKON’DAN ÇIKMAK İÇİN

Türk Dünyasının YANGI GÜNÜ'nü - NEVRUZ'unu kutlarız. Doğu Türkistan’ın, Güney Azerbaycan’ın, Horasan Türkmenlerinin, Kuzey Irak Türkmenlerinin, Kırım, Kazan, Başkurtistan, Çuvaşistan’ın, Balkan Türklerinin, Gagauzların, Güney Türkistan’ın tekrar zincirlerini koparıp; Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ile Türkiye’nin birleşip TURAN’a ulaşması, kavuşması ve kurması dileğiyle… Nevruzunuz umutlu, mutlu ve kutlu olsun. NEVRUZ - ERGENEKON’DAN ÇIKMAK İÇİN Hakk’ın yarattığı insanlara horBakanlar çıkamaz Ergenekon’dan.“Allah için” dava deyip yola zorÇıkanlar çıkamaz Ergenekon’dan. “Alp” olmak; yürekte gerekli önce,Şerefi, vicdanı öğretir gence,Hak adalet; hırsı, kini yeninceÇökenler çıkamaz Ergenekon’dan. “Eren” kişi aşkla pişirir sözü,Görünür yüzünd...
TÜRKÇE ŞİİRLER YAZIYORUM
Halil Gülel, YAZARLAR

TÜRKÇE ŞİİRLER YAZIYORUM

TÜRKÇE ŞİİRLER YAZIYORUM Bilgisayar varken computer neye?Bye bye demekle bay olmaz anadil!..Dolmuşa binince minibüs yayaPartnerle bir güzel dolmaz anadil!.. Virajı dönemeç yapınca döndü,Görsel basın korktu medyaya indi,Şölenler festival üstüne konduMegastar dese de solmaz anadil!.. Vatanımız Türkçe köklü bir geçmiş,Sütbeyaz berraktır her doğan içmiş,İrfansa kültürle ekinler biçmişYaşatmazsan canlı kalmaz anadil!.. Günaydın diyemez hallo önsözü,Aslında terketmiş yabanda gözüEstetik yaptırıp majinal yüzüMaskeler altında gülmez anadil!.. Formunda konuşur sempozyum dinler,Ayaktopu futbol vurdukça inler,Naiv düşündükçe otantik günlerSacını frisörde yolmaz anadil!.. Dinamit bulunmuş Nobel’de ötül,Yönetir rejisör oldukça akıl,Mozaik oluyor rengarenk çakılGoflet denizine dal...
DELİ DERLER
Halil Gülel, YAZARLAR

DELİ DERLER

DELİ DERLER Gül vakti gönülden güldürdü beni;Al yanak üstünde ala kurbanım.Laleler kıskandı gülde dikeniDildedir sefası bala kurbanım. Ağlatsa gam keder değildir bana,Ne hoş heyecandır candır can cana,Mekandır gamzesi değer cihanaHicrandan vuslata yola kurbanım. İpek gelir onun yolunda taşlar,Yar sitem edince bir hüzün başlar,Yeter ki düşmesin gözünden yaşlarDökeyim uğruna sele kurbanım. Bir buse ikram et gönülden güzel,Dokunsa teline bayram eder el,Dövdükçe belini saçların tel telSavrulur her yana yele kurbanım. Ne muazzam koku, yoktur benzeri,Muhteşem yürüyüş sanki bir peri,Tarifi emsalsiz HAKK’ın eseriDudaktan dökülen dile kurbanım. Ressam Halil, kalem eldedir yazar,Sevdiği hayalde kol kola Gezer,Bir kendi sevinir kendini üzerDeli derler ben bu hale kurbanım. H...
TÜRKÜLERE DESTAN
Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

TÜRKÜLERE DESTAN

-Oğlum Dr. Ahmet Kürşad’a- - I - Yanık yüreklerden yâre yakılan,Bir içli destandır bizim türküler.Gönülden çağlayıp dile dökülen,Kutlu bir fermandır bizim türküler. Bir dut dalı can bulunca ellerde,Yaslayıp başını yatar kollarda,Hangi duygu dile gelmez tellerde,Bağlamaya şandır bizim türküler. Saz ustası; üstâdından el tutar,Yüreklere mızrap vurur, tel tutar,Perdelerde uzun ince yol tutar,Cihânı seyrandır bizim türküler. Asırların nefesinden iz vardır,Sevdâ ateşinden kalmış köz vardır,Her “âh” ın içinde bin bir söz vardır,Ehline ayândır bizim türküler. Türkü vardır; şâhı dize getirir,Türkü vardır; Kaf Dağı’nda oturur,Türkü vardır; bizi alıp götürür,Bir tayy-i mekândır bizim türküler. Bir pîrin bâdesi, bir dost selâmı,Bir şiir nefesi, bir aşk...
YORGUN DUYGULARIM
Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

YORGUN DUYGULARIM

Çok Kıymetli Gönül Dostları Yıllar yılı değişmeyen hüzün dolu duygularımızı dile getiren eski bir şiirimi, hayırlı dileklerim ve bâkî selâmlarımla birlikte gönderiyorum. YORGUN DUYGULARIM Tuna’da öksüzüm, Kudüs’te yetim,Bitmeyen derdime ağıt yakarım.Gurûb etmez vatandaki gurbetim,Üzüntümü mısralara dökerim. Yazda zemheriyi yaşayan benim,Kırım’ın derdini taşıyan benim,Keşmir sıcağında üşüyen benim,Filistin’de dişlerimi sıkarım. Her akşam, her sabah gökyüzü kanar,Doğu Türkistan’da yüreğim yanar;Urumçi’de yalnızlık var, zulüm var,Dertlerimi gözyaşıyla yıkarım. Îrak, ırak değil; çok yakın bize,Bu hicrânı nasıl anlatsam size,Haçlı, hançer vurur yüreğimize,Suriye’de insanlıktan çıkarım. İnim inim inler, Kerkük hasta mı?Boynu bükük “Karanfil” im yasta mı?“Ayrılık” türküs...
KÂR ETMEZ
Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

KÂR ETMEZ

KÂR ETMEZ                                                                   Oğlum Dr. Yâsin Celâl’e “Dönülmez akşamlarda”; dersen “eyvâh!”, kâr etmez!..“Azıksız çıkma yola”, beyhûde “vâh!”, kâr etmez!.. Batan ömür güneşi yalnız Mahşer’de doğar,Şafaktan medet umma, gelen sabah kâr etmez!.. Azgın nefsin elinde çark olup çevrilirken;Îmân nûru sönerse, ne yapsan âh, kâr etmez!.. Bir zindan karanlığı hükmeder yüreğine;Dünyaya esir olma, mala tamah kâr etmez!.. ...
HAREMEYN’E VEDÂ EDERKEN
Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

HAREMEYN’E VEDÂ EDERKEN

HAREMEYN’E VED EDERKEN -“Gittiğiniz yerlere bizden selâm götürün!” diyen cümle gönül dostlarına- Kutsal Topraklardan, kalb-i cihandan,Fâni dünyadaki aslî vatandan,“Beledü’l-emîn” den[1]*,“Dârü’l-îman”dan[2];Size Beytullah’tan selâm getirdim. “Ekin bitmez vâdî”deki[3] nâleden,Rahmet çağlayanı bir şelâleden,Kâbe’den, o eşsiz Siyah Lâle’den;İlâhî dergâhtan selâm getirdim. İhrâma bürünüp yola çıkandan,Beyaz bir sel gibi Beyt’e akandan,Aşk odunda günâhını yakandan;Âgâh-ı felâhtan selâm getirdim. “Lebbeyk!”[4] nidâsıyla Kâbe’ye varan,Yürekten “Hû” çekip Hakk’a yalvaran;Işık yüzlü, yağmur gözlü kullardan, Ehl-i Zikrullah’tan selâm getirdim.  Ummanda katreyiz, damlada deniz,Beyt’in etrâfında nurdan hâleyiz,Pervâne misâli dönüyorken biz,Semâvî semahtan selâm ge...
RÜTBESİZ BİR MAREŞAL: GÂLİP ERDEM
Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

RÜTBESİZ BİR MAREŞAL: GÂLİP ERDEM

12 Mart 1997 günü Hakk’a yürüyen Gâlip Erdem Ağabeyimizi; rahmetle anıyor, hasretle arıyor ve aziz hâtırasını hürmetle yâd ediyoruz...  Şeyh Edebâli’nin dediği gibi “İnsanlar vardır, şafak vakti doğup, akşam ezânında ölürler...”  Kendilerine tahsis edilen ömrü tamamladıktan sonra, bu fânî dünyadan göç edip, bâkî âleme vâsıl olurlar... Bu insanların büyük çoğunluğu, hayata ve topluma dâir önemli izler bırak/a/madıkları için geceye misafir olan akşamla birlikte unutulup giderler. Bir kısım insan da vardır ki; yaptıkları, yaşadıkları, yaşattıkları ve yazdıklarıyla tarihe, topluma ve insanlığın hafızasına derin izler bırakır; geceye karışıp gitmez, nisyana terk edilmez, geceleri yırtan müjdeli bir şafak gibi hayatiyetini devam ettirir, hatırlanır, aranır ve yâd edilirler... ...
MUHSİN BAŞKAN
Biyografi, Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

MUHSİN BAŞKAN

KIBLE YÜREKLİ, “GÜL” GÖNÜLLÜ, HİLÂL BAKIŞLI, HZ. HAMZA DURUŞLU, TURAN DÜŞÜNCELİ BİR GÜZEL İNSAN: MUHSİN BAŞKAN Hayat denilen; beşikle mezar arasında yaşanan ve  “ölüm için yazılmış bir kasîde”den ibâret olan  “ömür” yolculuğunu bitiren her insan, fânî dünyadan bâkî âleme göçerken ardında bir takım izler bırakır.  İzler vardır; yürüyenin ardından silinir, ondan geriye hiç bir belirti dahi kalmaz. İzler vardır belli bir süre yıllara mukâvemet eder, ancak zamanla silinip gider. Bir kısım insan da vardır ki, yaptıkları, yaşadıkları, yaşattıkları ve yazdıklarıyla tarihe ve insanlığın hâfızasına derin izler bırakır, gün akşama yaslanınca geceye karışıp gitmez, nisyâna terk edilmez, geceleri yırtan müjdeli bir şafak gibi hayâtiyetlerini devam ettirir,  adını tarihe,...
HÜZÜNLER “GÜL” KOKUYOR
Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

HÜZÜNLER “GÜL” KOKUYOR

Çok Kıymetli Gönül Dostları; 25 Mart 2009 günü Hakk'a yürüyen  ŞEHİT MUHSİN YAZICIOĞLU'na Fâtihalar göndermeniz temennisiyle, 13 yıl önce kaleme aldığım HÜZÜNLER "GÜL" KOKUYOR adlı şiirimi bâkî selâmlarım ve kalbî muhabbetlerimle birlikte sunuyorum. HÜZÜNLER “GÜL” KOKUYOR* Kalpler yine mâtemde, gönül perişân oldu,Ak saçlı dağlardaki umutlar bî-cân oldu,Hüzünler “Gül” kokuyor, ilkbahar hazân oldu… “Üşüyorum” desen de dağları yol eyledin;“Sonsuzluğu” düşündün, “Dikeni Gül Eyledin.”** Emr-i İlâhî böyle, her insan göçer bir gün,Mutlak hitâma erer “gurbet”teki bu sürgün,Ölüm “sıla”ya köprü, âşıklara toy-düğün; Bir vuslat şafağına zirveden el eyledin;“Gül”e pervâne oldun, “Dikeni Gül Eyledin.” Takdîre tedbîr olmaz, mukadder bir kader var,Son yolculuk biterken yepye...
“ÇANAKKALE”, “GÜL” KOKULU BİR “ELİF” KIYÂMIDIR
Dr. Mehmet Güneş, YAZARLAR

“ÇANAKKALE”, “GÜL” KOKULU BİR “ELİF” KIYÂMIDIR

Eskilerin; “İhtiyar dünya kuruldu kurulalı şu ‘Boğaz Harbi’nin eşi benzeri hiç görülmedi!” dediği Çanakkale muharebeleri; İslâm’ın varlık-yokluk mücâdelesini veren Mehmetçiklerimizin, Boğaz’ı geçmek isteyen Haçlıların son teknolojiye sahip donanmalarını ve yedi düvelden oluşan ordularını; her türlü yokluğa, yoksulluğa, silah ve mühimmat eksikliğine rağmen; Allah(c.c.)’ın inâyeti, îman gücü ve vatan aşkıyla denizde ve karada yendiği çok stratejik birsavaş ve “Tarihin en zor meydanı”[1]dır. Mehmet Âkif’in; “Şu Boğaz Harbi nedir, var mı ki dünyada eşi”[2]  diye ifâde ettiğiÇanakkale Savaşı, Deniz ve Kara Muharebeleri diye isimlendirilen iki büyük mücâdeleden oluşmuştur.  Bu çetin savaşın birinci merhalesi; Çanakkale Boğazı’nda yapılan “Deniz Muharebeleri” olup,  Îtilaf ...
SİYASET VE KÜÇÜK OYUNLAR
Eski Sitemizden, Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

SİYASET VE KÜÇÜK OYUNLAR

“İnsanlar, her zaman ya korku veya kin yüzünden saldırırlar.” Machiavelli, bundan yaklaşık 500 yıl önce kaleme aldığı “İl Principe” adlı eserinde, insanların siyasi hayattaki eylem, davranış ve psikolojileri üzerine oldukça önemli tesbitlerde bulunmuştur. Ve, ısrarla “gerçekleri, olmasını istediğimiz değil, olduğu gibi görüp kabul etmemizi” söylemektedir. Zaman zaman amaçlara ulaşmak için seçilen araçlann gayr-ı ahlakiliği sözkonusu olsa da, hatta kimi sıra, amacın araca feda edilmesi gerekse de Machiavelli, “uygulanan fakat sözü edilmeyen” bu kanunları açıkça anlatmaktadır. Türk Milleti, tarih boyunca çok büyük ihanetlerle karşılaşmıştır. Gerek iç, gerekse dış güçlerin tezgahı olan bu ihanetlere, Türk’ü de, müslümanı da alet olmuştur. Ve, bu ihanetler, tamamen vatanın bütünl...
“BİZ İSLAM MİLLETİYİZ, HİLAL İSTERİZ”
Eski Sitemizden, Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

“BİZ İSLAM MİLLETİYİZ, HİLAL İSTERİZ”

Nev’i şahsına münhasır bir Ülkücü LEVON PANOS DABAĞYANErmeni asıllı Krikor ve Siranuş çiftinin evladı olarak, 11 Kasım 1933’de İstanbul’un Aksaray-Yenikapı semtinde, büyük devlet adamı Harutyun Amira Bezciyan’ın meşhur yalısında dünyaya geldi. . Baba tarafı Van vilayetinden çıkıp Kastamonu’nun Kadınsaray Köyü’ne yerleşen Karacıyanlar sülalesinden, ana tarafı ise Erzurum ve Van dolaylarından İstanbul’a takriben bir asır evvel göçüp Yenikapı semtine yerleşen Dabağyan’lardır. Ailevi bir sebepten dolayı Dabağyan soyadını alan Krikor Efendi, evlatlarına da aynı soyadını verdi. Dabağyan ailesi; Ermeni mezhebi olan Lusavoriçağan mezhebindendir.Dabağyan 1967’de CKMP’ye girerek Milliyetçi Hareket saflarında yer alacak kadar Türk Milletine, Osmanlı’ya ve Türkiye Cumhuriyetine sevdalı bi...
EVET BURASI MAMAK ASKERİ CEZAEVİ
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

EVET BURASI MAMAK ASKERİ CEZAEVİ

YAŞANAN GÜN MAZİ OLUR Daha tecritteki hücrelerimizden çıkar çıkmaz, copların haydalaması ile bir koşudur başlıyor. Üstümüzün sema, beş tarafımızın betonla çevrili olduğu bu küçük boşlukta acıların olduğu kadar hasretin de baskısı altındayız. Boz bulanık başını görebildiğim Hüseyin Gazi aynı zamanda umutlarımızı da temsil ediyor. Copların durmadan inip kalkarak hız verdiği bu canhıraş koşunun muhatapları, az sonra hepsi askeri talim düzenine geçmiş bir eğitim taburu halini alıyorlar. Bir Çavuş’un ‘rahat, hazır ol, sağa çark...marş!’ komutuyla eğitime başlıyoruz. Arada bir ‘çek dizleri, salla kolları’ narasıyla ateşlenen, ‘karınlar içeri, göğüsler dışarı, başlar dik...’ avazeleri arasında nizami tören adımları ile bir kaç tur atıyoruz. Sonra, ‘koşma vaziyeti al! sol, sol, sol...
BERKAY ŞİPAL’IN ARDINDAN
Recep Küçükizsiz, YAZARLAR

BERKAY ŞİPAL’IN ARDINDAN

Berkay Şipal’in Ardından Berkay kardeşimle zor bir günde tanışmıştık. Sabahleyin komünistlerle kavga ederek açtığımız Ankara Adliyesi önündeki (pankartlar ve ülkücü şehitlerimizin fotoğraflarından oluşan) sergimiz, Ankara Polisinin ülkücülere düşmanlığını sergilemesine de fırsat vermişti. Resmen polisler tarafından gözaltına alınacağımız tehdidi ile Adliyenin önünden kovuluyorduk. Bunları, Adliye önündeki polis tertibatını yöneten Ankara Emniyet Müdür muavini ile bize, “Ben de ülkücüyüm. Mhp Genel Merkezinde …. abi ile irtibattayım” diyen bir başkomiser yapıyordu. Polisler, bütün köşeleri terk edip bizim grubu çembere aldı. Çemberi de devamlı daraltıyorlardı. Her duruşma yanımıza gelen Taşmedreseliler, o gün sabah geldiklerinde hem azdılar ve hem de orada pek durmayıp gittile...